KiRLi ÇARŞAFLAR
Hiç düşündünüz mü neden iki kişinin seviştiği bir yatakta kirli çarşafları ve yatak takımlarını değiştiren taraf genelde kadındır?
Bu yazıyı okuyan kimilerinizin ‘bizde hiçte öyle değil’ dediğini duyar gibi oluyorum. Ancak yukarıdaki cümleye dikkat edecek olursanız ‘genelde’ diyorum. Yani istisnalar kaideyi bozmaz!..
İkili ilişkilerimde (arkadaşlık, dostluk, aşk...) bozgunlara uğradığım zamanlarda bende kirli çarşafı değiştiren taraf gibi hissederim kendimi. O yatağın üzerinde zevkten iki taraf yuvarlanırken çarşafı değiştirme sorumluluğunun, taraflardan yalnızca bir tarafa mal edilmesi sizce de biraz haksızlık gibi gelmiyor mu? Bana geliyor doğrusu...Adı sizin oluyor tadı başkalarının.
Beraber güzel vakit geçirirken, iyi günleri bir arada doyumsuz zevkler eşliğinde paylaşırken pek sorgulamayız kirli çarşafarı kimin değiştirdiğini. Ancak yaşam ya da yaşamdaki ilişkileriniz sizi tökezletmeye başladığında aniden sorgulamaya başlarsınız kirli çarşafları kimin değiştirdiğini. Hatta acımasızlaşırsınız. Hayıflanırsınız beraber geçirdiğiniz güzel günlerdeki anlayışlı tutumunuza. Niye bu kadar tahammül ettim dersiniz kendi kendinize şaşırarak! Oysaki karşınızdaki ne sizdeki bu hayıflanmalarınızın ne de haykırışlarınızın farkındadır.
Farkedilmek istersiniz. Farkettirmek çabalarınızı. Sessizliğin sesini değil, sesinizin en tiz sesini kullanmak istersiniz. Çığlık çığlığa bağırmak ve sesinizi duyurmak. Üstelik yalnızca sizi tanıyanlara değil. Yabancılara bile! Nedenini sorgulamaksızın tek istediğiniz, birisinin size haklı olduğunuzu söylemesidir o an.
Sonra aşk yaşayan bir çok çiftede baktığımda yine benzeri bir tutumla karşı karşıya kaldıklarını gözlemliyorum. Yani ilişkide yük yine yalnızca bir tarafın sırtında. Belki de aşk böyle bir şey diyorum bazen kendi kendime. Birinin sevdiğinin kirli çarşaflarını sorgusuzca değiştirmeyi peşinen kabul etmesi. İster kadın olun isterseniz erkek, galiba biraz bu anlamda sınırları zorlayarak kirli çarşafları değiştirmeyi peşinen kabul ediyorsanız o zaman aşka hazırsınız demektir. Sonra kendi kendinize söz verebiliyorsanız; sevdiğiniz diş macununu ortadan sıkarsa sinirlenmeyeceğinize, sizi sizin erken kalkmak zorunda kalkmadığınız zamanlarda gürültü yapıp uyandırdığında ona bağırmayacağnıza, size verdiği sözleri tutmadığında mahcubiyetini örtmek için yüzü kızararak pembe yalanlar söylediğinde bu yalanları onun yüzüne vurmayacaksanız, o halde aşka hazırsınız demektir!..
Aslında hem aşk hem de diğer ikili ilişkilerde sihir bozulmaya başladığı andan itibaren karşınızdakinin bir çok davranışı artık sizi rahatsız etmeye başlar. O andan itibaren zor gelmeye başlar karşınızdakiyle birlikte üzerinde güzel günler geçirdiğiniz çarşafları değiştirmek. Eskiden hiç farkına varmadığınız, sizi rahatsız etmeyen birçok yönü, sihir bozulduğu andan itibaren sizi rahatsız etmeye başlar. Üzülürsünüz, üzersiniz karşınızdakini...Sonra acımaya başlarsınız bir süre ona. Kendinizin acınacak durumda olduğunuzu bir anda itiraf etmek ve gerçeklerle yüzleşmek zor gelir. Gerçeklerle yüzleşebilmek adına yüzlerce kirli çarşafı değiştirmeniz gerekse ‘hayır’ demezsiniz. O gücü kendinizde bulamazsınız. Zorlanırsınız. Her defasında uğruna yeminler bozmuşsunuzdur o aşkı yaşamak uğruna ya da o arkadaşlığın dostluğun hatırına. Oysaki bozgunlara uğratıldığınızda herşey yalan olur günün birinde, yine bozacağınız yeminler edersiniz. Asla demeye başlarsınız. Bunlar ne ilk ne de sondur.
Önemli olan sanırım her tür ilişkide dengeyi karşılıklı olarak yürütebilmek. Sihir’in bozulmaması için karşılıklı olarak uğraş vermek. Kirli çarşafları değiştirme işini yalnızca karşı tarafın bir sorumluluğu gibi algılamamalı kimi zamanda taşın altına kendi elimizi koymaktan çekinmemeliyiz...
Fedakarlıklar karşılıklı olduğu zaman anlamlı olur. Her türlü ilişkide bu böyle! Hemde her türlü ilişkide. Aksi halde bunun adı insan kullanma olur. Oysaki insan kullanmaya yönelik ilişkilerde günün birinde bitmeye mahkumdur. Sadece aşk değil, her türlü ikili ilişkinizin uzun vadeli olmasını istiyorsanız, ve istemediğiniz bir yerde son bulmasını istemiyorsanız o halde fedakarlıkların karşılıklı olduğu zaman bir anlamı olduğu gerçeğini kabul etmelisiniz...
Bir kez daha sizlerle paylaştıklarımı okuduğunuz için gözlerinize sağlık. Hoşçakalın. Mutlu kalın. Bu arada unutmayın her hoşçakal bir merhabadır aslında!
Çağatay Öztürk
Psikoterapist
oztuc@aol.com
ÇAĞATAY ÖZTÜRK
YAZARA E-POSTA GÖNDER