KÖŞE YAZILARI | ÇAĞATAY ÖZTÜRK

Siz mi daha önemlisiniz? Yoksa o vazgeçemediğiniz İmajınız mı?

"‘Olan’ ile ‘olması gereken’. Arada çok önemli bir fark var. Aradaki ayırımı iyi yapmak gerekiyor." Psikoterapist Çağatay Öztürk`ün yeni yazısı...
 
   
 
 
     

Siz mi daha önemlisiniz? Yoksa o vazgeçemediğiniz İmajınız mı?

Sevgili dostlar,

Geçtiğimiz günlerde bir dizi konferans çalışması için bulunduğum Londra’dan dönerken Londra’nın meşhur Heathrow Havaalanında, imajıyla bir ‘ikon’ haline gelen Spice Girls üyesi ve Dünyanın en ünlü futbolcularından olan David Beckham’ın eşi ünlü şarkıcı Victoria Beckham’ı gördüm.

Zayıflığı ve son derece özel stili ile herkesi kendine baktırıyordu Victoria Beckham. Beckham’ın yanındaki asistanıydı sanırım. Onun bile imajı uzaktan baktığınızda, bu kadın olsa olsa Victoria Beckham’ın asistanıdır dedirtecek titizlikteydi.

Victoria Beckham’ı havaalanında görmemin şaşkınlığı ve tebessümüyle uçağa doğru ilerledim. Uçağa adım atar atmaz bir de ne göreyim, karşımda Sibel Can. Sibel Can ile aynı uçakla İstanbul’a dönecektik. Ancak karşımda oldukça kilolu ve farklı bir Sibel Can vardı. Kısacası ekranlarda görmeğe alışık olduğumuz Sibel Can ile karşımdaki Sibel Can’ın ilgisi bile yoktu.

Aslında tüm bunları sizinle paylaşmamın en büyük nedeni, son yıllarda oldukça yaygınlaşan ve birçok kişide endişe bozukluğuna sebebiyet veren ‘statü kaygısı’. İmajınız nasıl? Acaba nasıl görünüyorsunuz? Bir de ünlü bir isimseniz bu kaygılar iki katına çıkıyor. Bu kaygıda insanları doğallıktan uzaklaştırdığı gibi bir anlamda da kişiyi gerçek kimliğinden çıkarıp ‘olması gerektiği’ kimliğe sokuyor.

‘Olan’ ile ‘olması gereken’. Arada çok önemli bir fark var. Aradaki ayırımı iyi yapmak gerekiyor. Kendisi olamayan ve doğallıktan uzak kalan kişiler kimi zaman bunu bir cinsel fantezi olarak aşmaya çalışıyor. Kimi zamansa kişiliğine yansıyan bir tür yaptırım aracı olarak görüyor.

Her ne kadar son yıllarda erkeklerde de böyle bir imaj kaygısı belirmiş olsa da, genelde bu kadınlara has bir durummuş gibi algılanıyor toplumda. Örneğin gazetelerdeki zayıflama ile ilgili rejim tabloları yaz döneminde hep kadınların zayıflaması gerektiği düşünülerek hazırlanıyor. Kadınlar yaz dönemi zayıflamak zorundaymış gibi bir kaygı ile hareket ediyorlar. Ayrıca yine birçok kozmetik ürünün (unisex olsa da) tanıtımında da yine kadınlar yer alıyor. Kadın bir şeyleri çekip çevirmenin, düzenin ya da estetiğin dolayısıyla imaj’ın neredeyse sembolü olmuş.

Eskiden bir kişiye baktığınızda kılık kıyafetinden ne iş yaptığını ve nasıl sosyal bir statüye ait olduğunu az çok anlardınız. Günümüzde ise bu neredeyse mümkün değil. Artık herkes bir pop şarkıcı havasında gezip dolaşıyor ortalıkta. Toplumda ciddi bir kimlik kaybı var!

Sonra dikkatimi çeken bir başka önemli detay herkeste bir genç gözükme ve genç kalma merakı var. Neredeyse yaşlarını inkâr edercesine(!). Oysa her yaşın, her duruşun ayrı bir güzelliği var. Yaşı neredeyse 55 yaşını geçmiş kadın şarkıcılar halen regl olduklarını ve çocuk sahibi olabileceklerini adeta haykırıyorlar milyonların önünde. Bir anlamda da genç olduklarını ve doğurganlık özelliklerinin de bunun bir göstergesi olduğunu dile getiriyorlar. Gözükmeye çalıştıkları gençlikleriyle meydan okuyorlar adeta herkese. İşte burada da yine oldukları gibi olmak yerine, olmaları gerektiği olma konusunda büyük bir çaba var. Ancak kendileriyle baş başa kaldıklarında, gerçeklerle yüzleşmek hiçte öyle kolay değil onlar için.

İşte tüm bu kaygılar beraberinde taklit etme ve kopyalamak gibi durumlarında toplumda artmasına sebebiyet veriyor. Örneğin eskiden bu kadar çok sahte marka yoktu ortalıkta. Çünkü bu kadar fazla talep yoktu her şeyden önce. Peki, bu talep nerden doğdu? İşte bütün mesele de bu. Yine o markalarla kendilerini bir sosyal sınıfa ait hisseden birçok kişi o markaların ‘sahte’ olduğunu bildikleri halde kendilerini yaslayacakları bir dayanak gibi görüyorlar. Ancak yine gerçeklerle yüzleştiklerinde, yani o markaların orijinallerini satın alamayacakları gerçeği ile karşı karşıya kaldıklarında, bu da onlardaki yetersizlik duygusunun bilinçaltında daha bir yerleşmesine neden oluyor. Bu da kişide ki özgüven duygusuna zarar veriyor.

Galiba en doğru olan yine her ne iseniz ve her kimseniz o olmanız!

Bir kez daha vakit ayırıp sizlerle paylaştıklarımı okuduğunuz için gözlerinize sağlık.

Hoşçakalın.

Bu arada unutmayın her hoşçakal bir merhabadır aslında!

Çağatay Öztürk
Psikoterapist
oztuc@aol.com

 


ÇAĞATAY ÖZTÜRK
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>