Bazen kendi söylediğiniz yalana inandığınız oluyor mu? Mesela ‘Ben aslında çok yemiyorum ! ya da ‘ Akşam eve dönünce aşırı acıkmış olduğum için aşırı yiyorum yoksa gözüm doymuyor diye devam etmiyorum yemeye’ gibi inanmak istediğinize inandığınız muhakkak oluyordur. Mesela evdekilerin canı çeker diye eve aldığınız pastalar, eşiniz yer diye sipariş ettiğiniz büyük boy pizzanın suçlusu aslında kendinizsiniz bunu hiç düşündünüz mü? Yoksa hep başkalarını mı suçluyorsunuz?
İnsanlar nedense konu zayıflamaya gelince hep mucizevi, kolay yollar arıyor. Ancak malesef okuduğum bilimsel kaynaklar, yurt içi ve dışı deneyimlerim sonucu edindiğim bilgiler ışığında bunun mümkün olmadığını üzülerek söylüyorum. Önemli olan öncelikle kişisel profilinizi tanımaktır. Gerçekle yüzleşmek sorunu bilmek, duygusal yiyici misiniz yoksa gerçekten doyma noktanız mı yüksek bu soruları dürüstçe test etmelisiniz.
Amerika bu sefer en güçlü silahlarını obezite için kullanıyor. Pek çok kronik rahatsızlığa zemin hazırlayan adeta salgın hastalık gibi hızla yayılan obezitenin önlenmesi için nedene yönelik çözümler geliştirmek adına araştırmalarla halkın beslenme davranışlarını anlamaya çalışıyor. Yemek yemek bazılarında bağımlılık olmuştur bu nedenle fast food, tatlılar için canım çekiyor yemeden yapamıyorum diye yakınıyorsanız yalnız değilsiiz. Besinlere duyulan bağımlılık önce durumun farkında olmayı sonra da ciddi irade gerektirmektedir.
Konu yemek yemeğe gelince Amerikalıların bildikleri ile yaptıkları birbirinden siyahla beyaz kadar farklı. Amerika Mutfak Sanatları Enstitüsü başkanı Tim Ryan Amerikalıları ‘diyetetik şizofrenler’ olarak tanımlamış ‘Biz az yermiş gibi konuşur ama abartılı yeriz. Örneğin %84’ümüz yeterli ve dengeli beslenmeye dikkat ettiğimizi söylüyor ancak başaramıyoruz, %42’imiz sağlıklı seçimler yapıyor ancak yine de kendimizi tatlı ve atıştırmalarla ödüllendirmeyi de ihmal etmiyoruz’ demiş.
Beslenme davranışlarını incelemek amacıyla Parade dergisinin, 18-65 yaş grubundaki 2088 yetişkin üzerinde yaptığı ‘Amerikalılar Ne Yiyor 2005’ araştırma sonuçlarına göre:
• Amerikalıların %23’ü besin etiketlerine ve işaretlerine önem vermiyor, %59’u besin piramidini biliyor ancak uygulamıyor ve sadece %26’sı piramidin Ocak ayında revize edildiğini biliyor.
• Tüketicilerin %80’i obezite ile savaşmada büyük görevin gıda sanayine düştüğünü, %71’i ise bu konuyu etraflıca devletin ele alması gerektiğini düşünüyor.
• Araştırma grubundaki ebeveynlerin yarısı çocuklarının normal kilo sınırları içinde olduğunu düşündüklerini belirtmişler.
• Yetişkinlerin %25’i piyasadaki zayıflama programlarından birini uyguluyormuş.
• Amerikalıların %34’ü özel günlerde dışarıda yemeği ya da bir catering firması tarafından hazırlanmış yemekleri servis etmeyi tercih ediyormuş.
• ‘Take-out’ seçimleri sorulan halkın en sık tercihi %78’lik oranla pizza olmuş.
• Halkın yaklaşık %76’sı diyet kapsamında bir besin grubunu (örneğin karbonhidrat-protein ayrıştırma diyetlerinde olduğu gibi) elimine etmeyi sağlıksız olarak nitelendiriş.
• Halkın %44’ü öğle yemeğini evde hazırladıkları yemeklerle karşılıyor.
KURTARICI ÖNERİLER:
Yemek yeme alışkanlıklarınızı keşfedin, dürüst olun. Kendinize ne zaman, neden, ne kadar, ne yediğinizi ve içtiğinizi sorun. Cidden aç olduğunuz için mi yoksa gözünüz aç olduğundan mı yiyorsunuz bilin.
Yemekle kurduğunuz ilişkinin farkına varın.
Sizin için tehlike yaratan besinleri tanıyın, beslenme disiplininizden emin olana kadar kendinizi tuzağa düşürmeyin.
Yemekle mutlu olmaktan vazgeçin.
Beslenme uzmanından size özel bir beslenme rehberi geliştirmesini isteyin bunu hayat felsefesi haline getirin.
Fiziksel aktivitenizi artırın. Rahatlamak için meditasyon, yoga türevi sakinleştirici egzersizler deneyin.
Gerekirse psikolojik destek alın.
Diyetisyen Berrin Yiğit
YAZARA E-POSTA GÖNDER
DİĞER ADRESLER 
