İki gündür Tv ve yazılı basında İngiltere Veliahtı Prens Charles ve eşi Cornwall Düşesi Camilla�ın İstanbul seyahatini dinlemekte ve izlemekteyiz..
Uçaktan indikleri andan itibaren, detaylı haberleri izledik.
Dünya nerede biz nerdeyiz diye de, aklımdan geçirmeden edemedim.
Kutsal mekanlara girerken, ayakkabılarını çıkartan, başını örten, duruşunda biat ve huşu görüntüsü,sesine hakimiyeti, yumuşak ve alçak sesle konuşmaları,saygısı, ruhumu okşadı.
Mübarek bir mekan olduğunun idrakindeler.
Onlar hristiyan biz Müslümanız.
Bizler Müslüman adetleri üzerine yaşıyoruz.
Ama çok üzüntü vericidir ki, bir gayri müslüm bizlerin adetlerine saygı gösterirken, bazılarımız ki, son zamanlarda ,daha da sıklıkla müşahede etmekteyiz ki, cenazelerimize başı açık, camii avlularında ellerinde sigaralar, ful makyajla icabet etmekte, teessürün belirtisi olan yüzdeki ifadelerin de, zaman zaman gülümsemeyle yer değiştirdiğini görmekteyiz.
Hatta kahkaha atanları, yüksek sesle konuşanları da duyabiliriz.
Kimilerimiz, cenazeye geliriz ama, cenaze namazına iştirak etmeyiz.
Kimilerimiz ,siyaset koşuşuruz. Hatta dedikodu da yaparız.
Cenazeye iştirak edenlerin taşıdıkları sıfatlar, yaptıkları işler, ünvanları, şöhretleri, zenginlikleri, maalesef bazılarımızı çok ilgilendirir.
Hatta birbirimize sorarız, �u geldi mi, a bak kim gelmiş, kalabalık ne kadar az� veya �e kadar çok kalabalık var�diye, konuşur da konuşuruz.
Sanki, orası panayır yeri.
İbadet yerlerinin, kutsal mekanların adabı, dua etmek dinin gereklerini yapmaktır.
Camiye, cenazelere gidenlerin görevleri, vefat edenin arkasından iyi konuşmak, hakkını helal ve dua etmektir.
Maalesef durumlar böyle.
Bizler, gençlere örnek olmalıyız.
Şayet yapılmaması gerekenlerle gençlere kötü örnek olursak, saygıdan-edepten uzak, dini vecibelerini yerine getirmeyenler çoğalırlar.
O zaman Rahmetli Gazi Mustafa Kemal�n gençliği heba olur gider.
Ama ,bendeniz gençlerden hiçbir zaman umudumu kesmedim.
Yiğit delikanlılar�lkesini,bayrağını milletini sevenler..
Bu aziz vatan için şehit olanlar.
Zaman zaman davranışlarıyla bizleri mahcup da etmiş, örnek olmuşlardır.
Demek ki, kadınlara çok görevler düşüyor.
Zira çocukların terbiyesiyle birinci derecede onlar mesuller.
Onların görevleri sadece yıkayıp, temizlemek ve karnını doyurmak değildir.
Kendilerine ve dışındakilere saygılı olmayı öğretmek, inançlı olmak, Allah�an korkmak, kuldan utanmak üzere, terbiye etmektir.
Nerede, ne zaman, nasıl davranılması gerektiğini, adabı-edebi anneler öğretmelidir.
Unutulmamalıdır ki, her şey imandan kaynaklanır, başta saygı olmak üzere. Peygamberimiz örnek ve emin bir zattı.
Ve ,Peygamberimiz ümmetinden hiç birisini azarlamamıştır.
Hepsine saygı gösterdiği için alemler de ona saygı göstermiştir ve hala da göstermektedir. Sonsuza dek, bu böyle de olacaktır.
Bu nedenle, saygı protokol konusu değildir.
Saygı, rahmeti paylaşmak olduğu için, imandandır.
Cenneti dahi annenin yağının altına konuşlandıran Hz.Muhammet görüşü ve ifadesi elbette ki anneye büyük görevler yükledikten sonra bu hükme varmıştır. Annenin görevlerinin en başında evlatlarına usul ve edebi öğretip,bunu talim ettirmektir.
Muayyen küçük yaşlardaki tekrarlar,sonsuza kadar değişmeyecek töreyi oluşturur.Eğer annneler,bunu idrakinde olmayıp başarılı olamıyorsa,işte o zaman, bir insanın başına neler geliyorsa, iyi veya kötü,her şey anne terbiyesinin eksikliğinden kaynaklanır.
Yanlış örnek ve telkinler insana zarar verdiği kadar ülkeye de zarar verir.
Unutulmamalıdır ki, aziz Türk Milleti, gelenek ve göreneklerine sadık, milli ve manevi değerli yüksek asil bir milletir. Bu milletin annelerine çokkkkkkkkkkkkk görevler düşmektedir.
Saygılarımla,
Hikmet Suner
HİKMET SUNER
YAZARA E-POSTA GÖNDER