Nilhan Fidan, "Dar Alanlar" köşe yazılarıyla Cosmoturk.com`da... Nilhan Fidan`ın yeni yazısını okumak için tıklayın...
Güz Dönümü
Yapraklar sarardı önce, sonra yağmurlar başladı inceden. Kuru yapraklar indi gökten ve yepyeni renklere boyandı manzara fotoğrafları. Her bir karede yeni bir hüzün bulutu geçti üstümüzden. Nasıl olduğunu anlamadan bir sis perdesinin altında bulduk kendimizi. Bizi birleştiren yağmur, bir elveda getirip bırakmış kapımıza, haberimiz yokmuş. O gün bugün sürekli yağmur yağıyor sanki.
Ne tuhaf, ben ilkyaz düşlerindeydim seninle tanıştığımda. Bir Nisan günü merhaba demiştim; sen de gülümsemiştin mahcup hallerde. Aylar sonra bir sabah, Boğaz’ı seyre dalmıştım Kavacık sırtlarından. Gök masmaviydi, güneşliydi, sımsıcaktı hava. Sarılmamızı düşünüyordum devamlı. Ne harikaydı. “O kısacık an”ı defalarca başa sarıp o sımsıkı hissi tekrar tekrar yaşıyordum. Kendi kendime gülümsüyordum hep.
Sanırım, kısacık bir an için ya da sadece 24 saatliğine aşkların en güzelini yaşadık. Ama o kadar. Daha fazlası değil. Sonra işte yağmurlar başladı ve durmak bilmedi. Seni son gördüğüm o günden beri ne çok şimşek çaktı. Gök gürültüleri ile uyandım sabaha karşı. Ve unutamadığım bir şiir gibi asılı kaldı aklımda; “yağmurun elleri”.
O eller ki saçlarımda dolaşmış, yüzümü okşamıştı tüm gece. Elimden tutup kalbine götürmüştün. O kadar gerçek, o kadar heyecanlı, o kadar doğruydu ki, tüm yanlışları silmiş, gözümü kör etmişti.
Öyle çok sevdim ki seni, yepyeni dünyalar yarattım ikimiz için. Öyle güzeldik ki birlikte, durup durup sarıldık, sanki bunun son olduğunu bilir gibi. Sandım ki sen de sevdin beni, hem de çok. Öyle büyük sevdin ki korktun belki. Sarıldın sımsıkı ve hoşça kal dedin usulca, elveda der gibi…
Ne çabuk değişti her şey. Kısacık bir an ya da bir gün sürdü en fazla. Senin için yaptığım, dilediğim tüm güzel şeyler anlamını yitirdi birden. Geri çevirdin tüm çabalarımı, içimdeki dünyalar yerle bir oldu. Hani demiştin ya “yağmur hep güzeldir” diye… Artık güzel de gelmiyor biliyor musun? Her yağmur damlası acı veriyor bana. Her yağmurda içimden bir şeyler akıp gidiyor.
Sen belki unutmuşsundur ama ben hala tek bir şarkıyı dinliyorum akşamları. Yağmurlu bir günde dinlenebilecek en güzel İstanbul şarkısını... Belki hatırlarsın, o soğuk Ekim akşamı seninle bu şarkıyı mırıldanmıştık “Kanlıca’nın orta yerinde”.
Güzün son günleri... Denize karşı bir bankta oturuyorum. Seni son kez gördüğüm, başımı omzuna koyup denizde yittiğim o yerde.
Bir güz dönümü daha ekliyorum tarihimize. Altın yaldızlarla adlarımızı yazıyorum yitirilenlerin anısına.