KÖŞE YAZILARI | ÖZCAN KANDEMİR

Ölesiye sevenlerden misiniz? Öldüresiye sevenlerden mi?

"Sevgi vardır güldürür, sevgi vardır öldürür, sevgi vardır uğruna ölünür, sevgi vardır sevdiğini öldürür…" Özcan Kandemir’n yeni yazısı…
 
   
 
 
     

"Sevmek sevilmek hepimizin arzuladığı bir duygu…. Dünya sevgi üzerine kurulu. Sevgiyle verilen bir çiçeği, sevgiyle gülümseyen bir yüzü, sevgiyle uzatılan sıcacık bir eli kim istemez?.."

Uzun süredir yazamamıştım, nedenini açıklamak zor ama, beni masaya mutlaka bir olay, bir duygu bir olgu götürür. Laf olsun, sayfa dolsun diye yazanlardan değilim.

Şimdi bilgisayarımın başına geçtim ve siz sevgili okurlarımla insanın var oluşuyla birlikte hücrelerimize ve yüreğimize işleyen sevgiden söz etmek istedim.

Sevgi vardır güldürür, sevgi vardır öldürür, sevgi vardır uğruna ölünür, sevgi vardır sevdiğini öldürür… bunların aralığı ise bir bıçak sırtı kadardır. Aşağıda bunu özetleyen gerçek bir öykü bulacaksınız. .

Dün bir arkadaşım geldi. Oturup uzun uzun konuştuk. Çok üzgündü. Yüreğinin bir yerinde atamadığı bir kırgınlığı taşıyordu. Bir yandan geçmişine dönüp, benim de yakından bildiğim olayları anlatıyor, bir yandan da “sence bu sevgi mi ?“ diye soruyordu.

Bu arkadaşım ailenin pek tasvip etmediği ama “hayır!..” da demediği bir evlilik yapmıştı.

Evlendiği kişi sorumluluktan uzak ama sevgi doluydu. Eşini el üstünde tutuyordu. Bir dediğini iki etmiyordu. Gerçekten aşıktı. Arkadaşım da , bu ilgiden ve sevgiden etkilenmişti.

İlk yıllarda ufak tefek tartışmaların dışında büyük bir sorunları yoktu ama, arkadaşımın bir yanı hep kırıktı. Çünkü ailesi bu evlilikten hoşnut olmadığı için, kendisini ve eşini dışlıyordu. Oysa eşi kendisini mutlu etmek için, bu davranışları görmezlikten geliyor ve onun kendisine minnettar olmasına neden oluyordu. Üstelik eşi, kendi ailesinin karısına en ufak bir serzenişte bulunmasına bile izin vermiyordu.

Arkadaşım o günleri şöyle anlatıyor “Bayramlar ve özel günler benim için bir kabustu. Ne zaman ailemin evine gitsek ya kapı duvar, ya duvar gibi bir davranışla karşılaşıyorduk. Her bayram gözyaşı döktüm. Bu bir iki bayram değil yıllar sürdü.

Neymiş beni çok seviyorlarmış ama eşim bana layık değilmiş, ben daha iyilerine layıkmışım. Eşimle hiçbir sorunumun olmadığı bu dönemleri ailemin bu tutumu yüzünden mutsuz geçirdim. Sonra başka sorunlar çıktı. Özellikle eşimin sorumsuz davranışları beni bıktırdı. Zaman zaman ayrılmayı düşündüm ama, ailemin “biz demiştik” lafını duymamak için erteledim.Oysa onlar bana destek olsaydı, benim yaptığım bu evlilik (hata bile olsa), bunu benim başıma kakmak yerine, ‘biz senin yanındayız ‘mesajını verselerdi belki de yıllar öne noktalayıp, hayatıma bir yön verebilirdim ama tam aksi oldu. Her fırsatta “nasılsa bir gün ayrılacak” dediklerini duydum. Bu beni çok incitti.

Bekli de hırs yapıp ayrılmayı erteledim. Eşimin pek çok kusuru vardı ama, bir konuda ona hep minnet duydum. Benim yalnızlığımı hiç başıma kakmadı, ailemi hiç kötülemedi, onlarla görüşmemi engellemeye kalkmadı. Oysa ailem onun eline büyük bir koz vermişti ama o bunu hiç kullanmadı.

Yıllarca yüzü gülmeyen bir kadına dayanmak ve onu teselli etmek zorunda kaldı.

Evliliğimiz süresince bu kız ne yer,ne içer mutlu mu? Mutsuz mu diye düşünmediler.

Sonunda ayrıldım. Ayrıldığımı ailem evden çıktıktan sonra öğrendi. İşsiz kaldım, evsiz kaldım ama ailemden hiçbir şey talep etmedim. Çünkü bu günü beklediklerini biliyordum.

En ağırıma giden de sağda solda eşimin benim paramı yediğini söyleyip gezmeleri oldu.

Sanki bana evlenirken evler bağışladılar, takılar taktılar, paralar pullar verdiler de ben bunları satıp yedirmişim gibi. Bu sözleri üstelik yabancılardan duymak, eşimden çok beni rencide etti. Hırsları mantıklarını yok etmişti. Benim bir maaşım vardı. Bunun dışında dikili bir ağacım yoktu ki, neyimi yedirecektim. Bu lafın beni ne kadar aşağılayıp incittiğini hiç düşünmediler…Aslında bu kocamı kötülemekten çok, beni aptal bir kadın durumuna düşürüyordu bunu hiç düşünmediler.”

Soluklanıp sustuğunda dayanamayıp,”Mademki seni bu kadar üzüyorlardı sen de ilişkini kesseydin, hiç değilse eşinle mutlu olduğun dönemlerin tadını çıkarırdın.mademki onlar seni gözden çıkabildiler, sen de onları yok saysaydım”dedim.

Elinin tersiyle gözlerinin yaşını bana göstermeden silmeye çalışırken;

“Çok doğru söylüyorsun ama aramızda büyük bir mantalite farkı vardı. Sevgiyi çok farklı hissediyor ve yorumluyorduk. Ben ailemi “ölesiye” sevdiğim için gözden çıkaramadım. Onlarsa beni “öldüresiye” seviyorlardı ve bu davranışlarıyla belki de bilmeden, bana en büyük kötülüğü yaptılar.Hep bir yanım eksik kaldı, hep aile desteğinden yoksun yaşadım, onlarla hiçbir sıkıntımı paylaşamadım,hep onların istediği gibi olmazsam dışlanacağımı düşündüm. Onlar kendilerinin istediği gibi düşünen, onların istediği doğrultuda hareket eden kızlarını sevebilirdi. Bense her koşulda ve tüm kusurlarıyla ailemi seviyordum,

Benim kardeşlerim de evlenmişti ama bir gün eşlerini kötülemedim, niye benim istediğim gibi bir eş seçmediniz demedim. Ben sadece onların mutlu olmasını istedim ve onların seçimlerine saygı gösterdim.

İşte sevgili okurlarım, bir ibret öyküsü daha.
Her şeyin azı karar, çoğu zarar ama mantığı aşan hırs ve bencil bir sevginin yıktığını onarmak için büyük emek ve uzun bir süre gerekir. Bazen buna ömrümüz yetmeyebilir.

Sevgi fedakarlıktır, sevgi sevdiğinin mutlu olmasını istemektir. Onun mutluluğundan mutluluk duymaktır, sevgi sevdiğini eksikleriyle-kusurlarıyla sevebilmektir. Sevgi yerine göre sevdiği için kendi isteklerinden vazgeçmektir.
Aksi halde en büyük kötülüğü sevdiklerimize yaparız. Siz lütfen ölesiye sevenlerden olun, öldüresiye sevenlerden değil.

Tekrar buluşuncaya kadar sevgiyle kalın.

Özcan Kandemir
o.kandemir@superonline.com

 


ÖZCAN KANDEMİR
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>