KÖŞE YAZILARI | SERPİL ŞAHİN

Bir Ayrılığin Videolu Belgeseli

Offf nasıl da dağıtmışım yatağımı... Bunlar da neyin nesi? (Serpil Şahin)
 
   
 
 
     

Bu sabah neden bu kadar ciddi bir ağrı var ki başımın içerisinde? Beynimi becerircesine zonklatan, oradan oraya zıplayan ağrı da nereden çıktı? Offf nasıl da dağıtmışım yatağımı... Bunlar da neyin nesi? Bu kadar terlemeyi gerektirecek ne var ki? Yok artık, altıma kaçırmış olamam herhalde.

Ahirette bile bu kadar soru sormazlar adama yahu Berrin. Lanet kıçını şu köpek yuvasından hallice yatağından kaldır da bir an önce, elini yüzünü yıka. Ağrı için elbet bir çözüm bulunur ama önce insana benzemek lazım değil mi?

Yeni yürümeyi öğrenen bebeler gibi bi duvara, bi yatağın bacağına çarpa çarpa lavabonun yolunu buluyorum. Buluyorum bulmasına ama keşke yürüyemeseydim oraya kadar. Düşüp kalsaydım, yapışsaydım yere. Aman Tanrım bu aynada kesiştiğim, kendini zombi sanan kadın ben olamam. Yani olmamalıyım. Gözlerdeki makyaj göz şişliğinden ötürü Kızılırmak misali akmış, dudaklarda sanırım kırmızı ruj varmış ki o da boynuma kadar ulaşmış. Kendi boynumu öpmüş olamam değil mi! Saçlarım bitlenmiş rockçı kafası gibi.

Off Tanrım ben ne yapmışım? İnsan kendine bu işkenceyi neden yapar ki? Ne gerek vardı bu kadar içmeye derken birden ağrı saplandı küçük kalbime. Aha doğru ya, ben terk edilmiştim. 6 ay boyunca bana her gün tapma dalında oscar ödülü alan erkek arkadaşım tarafından dün gece terk edilmiştim. Ağlayacak gibi oldum ama çabuk toparladım.

Midemin gurultusu düşüncelerimi bölünce en iyisi sağlamından bir kahvaltı diye düşündüm ve mutfağa geçtim. Normalde sabah kahvaltılarında elimden geldiğince kırmızı etten uzak duran ben ne kadar hayvan eti varsa yemek için özenli davrandım. Serhat kırmızı et yememi pek istemezdi. Nedenini sorduğumda da bana hep “Kırmızı et yemeyi kadına yakıştıramıyorum ben, daha zarif şeyler yemeli kadın; mesela balık.” derdi. Ya Serhat, bu dediğin salak şeylerden sonra bile sana hala salyalarım akıyor ve seni hala özlüyorum ya kendime hangi küfürleri etsem bilemiyorum. Kahvaltı tepsisine dökülen tek damla gözyaşı çoğalmasın diye hemen salona fırladım. Avrupa Yakası’nın her saniyesini ezberlediğim bölümlerinden birine çevirdim kafayı ve nihayet kallavi kahvaltım ile dağınık masamda baş başa kaldım.

Tv ve kahvaltı ikilisi aklımı başımdan alır sandım ama olmadı. İkide bir o şişko geliyordu aklıma. Yanımda olsaydı şimdi şu reçeli ekmeğe ne de güzel sürer ve ardından da bana yedirirdi. Ahh ahhh dediğim esnada gözüm koltuğun üzerinde duran el kamerasına takıldı. Bu eski püskü kamerayı neden çıkarmıştım ki? Yoksa annem mi kurcaladı? Annem muhakkak kaldırırdı yerine ama… Ya ben ne saçmalıyorum, annem 1 haftadır yazlıkta.

Biraz korkak adımlarla ilerlediğimi itiraf etmeliyim, karşımdaki sanki kendi halinde bir kamera değil de canavardı mübarek. Yaklaştım, elime aldım ve koltuğa kuruldum.

Kamerayı açar açmaz kendimi süslü hallerde gördüm. Ahaaa nasıl yani kızları çağırmışım, iyi de neredeydi ki şimdi onlar? Gece gelip hemen mi gitmişlerdi? Meraklı bünyeme yenilmemek için telkin edip kendimi, izlemeye koyuldum.

Aaaa Ceren, aaaa Fatma, aaa Çisel derken ne kadar hoppa arkadaşım varsa hepsini eve davet ettiğimi farkettim. Şu an görüntüde ben yokum, kameranın sallantısından ve konuşmamın yayvanlığından sarhoş olduğumu ve kamerayı benim tuttuğumu anlamak çok kolay.

Şimdi kamera Elif’te. Kendini tanıtıyor kısaca. Bu kadar güzelken neden hala sap gibi dolandığını anlayamadığından bahsediyor en samimi cümleleri ile. İyi de bu kız gayet cooldur, nasıl çıktı bu kelimeler ondan. Hmmm sanırım hepimiz zil zurnayız. Sonra kamera yemek odasına doğru kayıyor. Ohaaa, ben napıyorum öyle? Bir Fatma’yı, bir Çisel’i, bir Umut’u öpüyorum. Hoş benim bu yaptığıma öpmek değil de, cilasız yüz yıkama da denebilir. Devamı nasıl cereyan edecek diye baya bir panikledim. Tercihlerimden emindim ama sarhoşken insanın ne yapacağı pek belli olmuyordu ki. Dilerim içlerinden biri ile yatmamışımdır diye dua ederek devam ettim izlemeye.

“Kızlar, şiiit kızlar size diyorum lan. Hepinizi seviyorum, hepiniz çok iyisiniz ama olmuyor be! Arkadaşım, dostlarım olsun bana yeter. Sevgili de neymiş, şişme erkekle de idare ederim sözleri yalan lan. Yok öyle bişi. Sizlerle yapacağımız gezmeleri, tozmaları, çapkınlıkları özledim elbet ama sizi geceleri koynuma alıp yatamam ki. Isıtamazsınız ki beni, sevişemem oynaşamam hiç birinizle. Özledim lan. Bundan 3 gün önceydi, bana dedi ki; ‘Berrin hayatımda başkası var. Seni aldatmak istemiyorum o nedenle bitsin bu iş!’ Yaaaaaa...”

Kızlardan hep bir ağızdan çıkan “Ayyy inanmıyorum, hem de senin gibi bir kadına” lafından sonra devam ediyorum kaymış ağzım ile anlatacaklarıma. Aman Tanrım, ağzım cidden bildiğin Medyum Keko gibi yan yan duruyordu. Tiksindim kendimden.

“Çok seviyorum ya o koca götlüyü. Nasıl bırakır beni gider o memeleri kuru kadınla beraber olur anlamıyorum. 6 ay boyunca ne istediyse yaptım, köpeği oldum. Gel dedi geldim, git dedi gittim. Kadın gibi ol dırdır etme dedi, etmedim. Annem gibi ol ama ona benzeme dedi, güzel ol ama kimse bakmasın dedi, beni hep pohpohla dedi. Ne istediyse yaptım. O da ben ne istediysem yaptı. Ama neden böyle yaaaaaaa?!.”

Yuuuuuuh şu an kamera küçük dilimi çekiyor, ağlarken bu kadar açıyor muydum ben ağzımı? Aman Tanrım kırmızı rujumu eteğime siliyorum. Yok artık!

Bi süre sessizlik oluyor ve o sessizliği benim burun çekişim delip geçiyor. Keşke video burada son bulsaydı diyeceğim birazdan. Neden mi? Çünkü en son ilkokulda yaptığımı zannettiğim bir şeyi yapıyorum şu an. Akan sümüklerimi kollarıma siliyorum. Aman Tanrım kollarımı kesmek istedim.

Nasıl da aciz, nasıl da salak görünüyorum ben. Kızlardan en çirkin olanı Didem yanıma gelip, “Berrin'cim, bilmem anımsar mısın ama bu adamla aşk değil de meşk yaşamak isteyen sendin. En başından beri bize gelip yatağa attım çıtırı deyip duruyordun. Ne değişti? Aşık mı oldun cidden? Ya da aşık olduğunu mu sanıyorsun? Ya da en acısı o gidiyor diye mi korktun hep?”
Lan hem salaksın, hem çirkin Didem. İnsan sarhoş adama böyle soru sorar mı yahu, ayık kafayla bile yanıtlayamam ki ben bu dediğini.

“Didem aşığım, aşık. Gün olur devran döner, sap keser, öbürü gider. Ayy neydi o laf, öyle bir şey işte. Ya ne kadar duygusuzsun sen. Kaç yıldır bir adamla sevişmedin diye mi acaba? Evde kaldın zaten bu çirkinliğinle. Ondan ben gibi bir kadını kıskanıyorsun. Dur yaaaa, senin Serhat’ta gözün var değil mi? En başından beri hissediyordum aslında. Evet evet, zaten küçük bir çocukken de beni kıskanırdın sen. Bebeklerimin saçlarını yolardın pis yelloz.”

Neeeeeeeeeeeeeeeeee, neeeeeeeeeeeeeeeee… Bu lafları ben etmiş olamam, içime canavar kaçmış benim.

“Yürü Didem gidiyorsun evimden, cenabet kadın!”

Yok artık Berrin sen ne içtin bu kadar, neden içtin?.. Didem söylediklerime doğal olarak fazlası ile alınıp gitmişti ki sadece diğerleri görünüyordu kamera ekranında. Sonra Fatma geldi yanıma, elini saçlarıma götürdü. Eyvah saçlarımı mı çekecek, eee haklı ne yapsa. Kız kardeşini yaka paça kovdum. Yemin ederim, izlediğim en aksiyonlu filmden bile daha çok atraksiyon var bu kayıtta.

“Didem’in dediklerini yanlış anladın, aslında biraz da sarhoşsun. Biraz mı tamam çok sarhoş.”
Sonra kendi aralarında kıkırdıyorlar, arkadaki Çisel, Ceren ve Elif fısır fısır bir şeyler konuşuyor. Ve Fatma devam ediyor sözlerine.

“Serhat’la ilk zamanlarınızda sen gayet normal bir hayat yaşıyordun. Arkadaşlarına, annene, ablana, kısacası hayatında sevdiğin herkese yeteri kadar zaman ayırıyordun. Sonra birden Serhat her şeyin oldu, hepimizi sildin. Sinemaya gidelim diyoruz, cincoşlar ben Serhat’la çıkıyorum diyordun. Cincoş ne yaaaaa, Berrin. Bunlardan nefret eden sen iyice Serhat’ın hayatını kabullenmiştin. Onun gibi yaşıyordun resmen.

Bu gece ben terk edildiğini anlamadım. Anlasaydım gelmezdim, çünkü bizi buraya ‘Kızlar hepinizden özür dilerim, gelin de yine eski günlerdeki gibi olalım.’ demek için çağırmıştın. Ama sen sadece kendi derdini kusacağın insanlar aradığın için bize ulaşmıştın. Bu böyle olmaz kendine gel!”

Ne de güzel konuşmuş yahu Fatma, şu an gidip alnından öpesim geldi. Ama o da ne, bir bağrış çağrış; “Defol git ya, sen kim oluyorsun ki, aşığım ben ona bir kere. O kuru memeli kadının elinden de alacağım onu gör bak. Gidin, kirletmeyin daha fazla evimi.”

Videoyu izlerken sarhoş halimi, kendimi vurasım geldi.

Video kaydında kalakaldım kendimle. Dudağımdaki yarım ruju elimle boynuma sürüyor, saçlarımı çekiştiriyordum. Sonra aldım kamerayı yatağa yatmaya çalışıyordum. Ama midem çok bulanmış olsa gerek hemen kalkıyordum yataktan. Bu esnada suratıma daha da yakınlaşan kamerada o çirkin sümüklerimi görmek midemi sabah sabah yeterince rahatsız etmişti. Sonra salona geçip kamerayı bırakıp yatağa geçmek için hareketlendim. Ama duvara kafayı bir geçirişim vardı, çıkan sesten ürktüm. Refleks olarak hemen alnıma gitti elim ama şiş değildi. Ve birkaç dakika süren anırma seslerimden sonra video son buluyordu.

Kendimden ses çıkması için bekledim. Eveeet Berrin'cim ne düşünüyorsun dünkü rezilliklerin için? Değer miydi bu kadar saçmalamaya, bu kadar insanı ve kendini aşağılamaya? Ne yaptın sen? Sen bu kadar huyu suyu çirkin bir kadın mısın? Bir erkeğe duyduğun sevgi mi seni bu hale getirdi? Kendine gel kızım ya, kaç tane sevgilin oldu senin? Her birinde böyle yıkılırsan yaşama, öl daha iyi. İğrendim lan kendimden. Tiksindim, kolayını bulsam vuracağım kendimi, ama canım o kadar tatlı ki.

Başka tek bir laf etmeden koltuktan kalkıp duşa giriyorum ve aklımda tek şey; bu video bir ayrılığı en kısa yoldan yok etmenin kanıtıdır. Ve ben gibi kıçına tekme yemiş her kadına deli gibi içtikten sonra kendini kayda almasını tavsiye ediyorum. O halinizden o kadar tiksiniyorsunuz ki, değil o adamı görmek adını bile anmıyorsunuz. Test edilmiş ve onaylanmıştır.

Öptüm.

www.kalembitijeyn.com


SERPİL ŞAHİN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>