KÖŞE YAZILARI | TÜRKMEN İŞCAN

Biz Çocukken

Tüm bunları hatırlamak beni hüzünlendirdiğine göre; sanırım yaşlanıyorum. (Türkmen İşcan)
 
   
 
 
     

Tüm bunları hatırlamak beni hüzünlendirdiğine göre; sanırım yaşlanıyorum. Yine de güzel bir hüzün bu. Sevgili dostları hatırlamanın ve onları kucaklamanın hüznü...

* Evimizde soba vardı. Annemiz evde yokken üzerinde çeşitli deneyler yapardık. Sobaya sepet veya o türden ıvır zıvır atar, sonrada yüzümüz alev alev bir kırmızı olana dek etrafında otururduk. Soba bu ıvır zıvırlarla birlikte renk değiştirirdi. Hele içine plastik birşeyler attıysak, evde saklanacak delik arardık.

* Akşamları ezan okunana kadar sokakta kalma iznimiz vardı. Ezan okunduktan sonra sokakta kalmaksa her yiğidin harcı değildi. Komşumuz Semriye Abla yokuşun başında görününce "Semriye Abla geliyoooooor!" cümlesi kulaklarımızı tırmalar, o yokuşun yarısına gelmeden tüm çocuklar evlerine kaçışırdı.

* Oynamak için oyuncağa ihtiyacı olmayan çocuklardık. Her evde televizyon bulunmazdı. Olanlarsa mutlaka ayda bir bozulurdu. Sokakta oynamaya doyamazdık. Yağmur yağdıktan sonra 3-5 çocuk biraraya gelir ve yumuşamış toprağın üzerinde çivi oynardık. Bu oyun şöyle oynanırdı; önce bir başlangıç noktası belirlenir ve çizginin dışına çıkılmaya çalışılırdı. Amaç diğer oyuncuları kendi çizgilerimizin içinde tutarak hamle yapamayacak hale getirmekti. Hamle yapamayacak durumdaki çocuk oyundan elenirdi. Eğlenceliydi.

* Evde yemek olmasa bile dertlenmezdik. Ekmeğin veya yoğurdun içine şeker doldurur yerdik. Hele ekmek sıcak ve susamlıysa değmeyin keyfimize...

* Etrafımız bahçelerle ve ağaçlarla doluydu. Mahalledeki her çocuğun sahiplendiği kendi ağacı vardı. Sahibi olan ağaçtan meyve yemek için izin almamız gerekiyordu. Komşularımızın dut ve kayısı ağaçlarını yağmalamak içinse gizlice bahçelerine sızardık. Birkaç kez yakalansak da genelde ucuz atlatırdık.

* Özellikle bayramlar çok keyifliydi. Mahallede oturan herkesi tanırdık ve onlarda bizi tanırdı. Kapısını çalacağımız, elini öpeceğimiz ve güzelim şekerlere kavuşacağımız özel günlerdi. Hele birde harçlık verenler varsa o bayram daha eğlenceli oluyordu. Gelsin kız kaçıranlar, maytaplar, çikolatalar ve leblebi tozları... Bayram akşamları bütün çocuklar mahallede uygun bir yerde toplanır; ogün aldıklarımızı tek tek denerdik. Eğer çok paramız yoksa; bakkaldan ince bulaşık teli alır ve ucundan yakardık. Bu teli yaktıktan sonra hızla çevirdiğinizde alevden bir çember oluşturursunuz ve akşam karanlığında çok güzel görünür.

* Mahallenin su boruları her kış donardı. İSKİ gelip duruma el koyana kadar günler geçerdi.

* Her sonbahar imece usülü evlere soba kurulurdu. Herkes sırayla birbirine yardım ederdi.

* Hepimizin kendince film veya çizgi film kahramanı vardı. Bu kahramanların en güçlüsü kim diye kavga ederdik. "Batman Kurabiye Canavarı'nı döver" vb.

* Okula saçlarımız örgülü ve kurdelelerle süslü giderdik. En büyük süsümüz buydu.

* Mahallenin sahiplendiği köpek, kedi gibi hayvanlarından biri öldüğü zaman, büyük çocuklarla işbirliği yapar ve onları boş bir bahçeye gömerdik. Sonrada Fatiha okurduk.

* İlgimizi çeken şeyleri hemen diğer çocuklara anons ederdik. Mahallenin herhangi bir yerinden gelen "kuyuda yılan var, eriklere dalan var, sular geldi, Semriye Abla geliyoooor!" anonsları günlük çığırmalarımızdı.

* Annelerimiz evde yokken üstümüz kirlenirse, güya temizlenmek için suya girer; onca tozun üstüne suyla beraber çamuru eklerdik. Annelerimiz bu duruma pek sevinmezdi tabii...

* Televizyon bozulduğunda tornavida ile açar, anlarmışız gibi tamir etmeye çalışırdık. Tabii bir şey beceremeyip televizyonu açtığımızla kalırdık.

* Ninja Kaplumbağalar'dan birisi olduğumuzu iddia ederdik. Ben Leonardo'ydum.

* Gökyüzünden jetler geçtiğinde bir iz bırakır ya hani; biz o izi Allah'ın bıraktığına inanırdık. Birbirimize "Allah'ın kalemi geçiyor, günahlarımızı yazacak. Kaçınnn!" diye bağırırdık.

* Bizi zorla Kuran Kursu'na yollarlardı. Başörtü takmaktan ve anlamadığım bir dilde Allah'la konuşmaktan hiç hoşlanmazdım. Konuştuğum dili bilmeyen bir yaratıcı fikri o zaman bile beni şüphelendirmişti.

* En büyük eğlencelerimizden biri; radyoydu. Arkası yarınları ve Adile Naşit'in Uykudan Önce programlarını hiç kaçırmazdık. Radyo bizim için başka dünyalardan sesler taşıyan gizli bir aygıttı.

* Televizyondaki tüm dizilerin, çizgi filmlerin ve filmlerin gerçek olduğuna inanırdık. Filmden bir karakter öldüğünde bir akrabamızı kaybetmişiz gibi ağlardık. Sevdiğimiz karakter mutlu olduğunda bizde mutlu olurduk.

* Körfez Savaşı yıllarında İstanbul'a bomba atmalarından çok korkardık. 15 dakikada bir haber bülteni verir ve bizim savaştan iyice korkmamızı sağlarlardı. Hala tüylerim ürperir.

* Sezen Cumhur Önal hayatımızın en önemli unsurlarındandı. Müzik Yelpazesi programını hiç kaçırmazdım. Sezen Cumhur Önal gibi konuşmayı ise hala beceremiyorum.

* Klasik filmleri izlemeye bayılırdım. Dünyada hala siyah-beyaz şeylerin olduğu başka bir boyut olduğunu hayal ederdim.

* Misketlerimiz vardı. Habire misket oynar, elimizdeki misketleri kaybedince kavga ederdik.

* Kandil günlerine bayılırdık. Her evden mis gibi helva kokusu yükselirdi. En güzel helvayı kim yapıyorsa, o kapının önünde soteye yatardık.

* Gazetelerin verdiği kartonlardan oyuncak bebekler ve evler yapardık. Gerçi benim en sevdiğim oyuncak dikişten vs. kalan kumaşlarla yapılan oyuncak bebeklerdi. Annem beş dakikada bir bebek yapabilen becerikli bir kadındı.

* Çokokrem tüplerde satılırdı ve o minicik tüp eziş bücüş olup içindeki tüm çikolata bitmeden rahat etmezdik.

* Beden eğitimi derslerinde bütün mahallede koşardık. Koşmaktan sıkıldığımızda evimize uğrar, aceleyler bir şeyler yer ve derse dönerdik.


TÜRKMEN İŞCAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>