Gazeteciliğin bilinmeyen yüzü
"Şimdiye kadar gazeteci olduğumu duyup da bana ve mesleğime ilgi duymayan pek kimse olmadı. (Meslektaşlarım ve annem hariç...” İlknur Akgül Ardıç'ın yeni yazısını okumak için tıklayın!
Şimdiye kadar gazeteci olduğumu duyup da bana ve mesleğime ilgi duymayan pek kimse olmadı. (Meslektaşlarım ve annem hariç. Anneme bir sorun “kızınızın ne iş yapar?” diye, “ne bileyim bir yerlerde yazar işte; para kazanacak doğru dürüst bir mesleği yok!” der hep; ki doğrudur da…)
Türkiye’de nedense bu mesleğe karşı büyük bir özenti var. Belki de özenilecek bir meslektir ama şimdiye kadar biz bunun tadına pek az varabildik. Öncelikle her istediğimiz konuda özgürce haber yapamadığımız ve yazdıklarımıza dikkat etmek zorunda kaldığımız için. Türkiye’de basın özgür diyenlere ben de “sizin aklınıza trup suyu sıkayım” diyorum. Gazeteci dediğin adam özgür değil ki istediğini söyleme ve yazma hakkı olsun. O çok “yanlışları gördü mü haber yapar” dediğiniz gazetecilerin ağırlıklı kısmı, kendisinin ve patronunun çıkarları için yazar.
Bir kere hiçbir medya patronu işine gelmeyen haberi yaptırmaz. Siz zannediyor musunuz ki köşe yazarları her aklına geleni söyleyebilir; hayır. Çünkü özellikle köşe yazılarının bir çoğu yayınlanmadan önce “big boss” tarafından okunur; işine gelmezse yayınlanmaz. Şimdiye kadar büyük patron ve çıkarının olduğu kişi ve kurumların hoşuna gitmeyecek yazıları yayınlamayı başaran (o da mutlak büyük patron artık ekmeğine kaymak sürmediği için intikam amacıyla yazılmıştır) tek tük insanların gazeteden atıldığını, bazılarının ise aniden bilmem ne gazetesine transfer olduğunu duyarak çok şok olmuş; gerçek sebebi ise hiç bilememişsinizdir.
Velhasıl kelam, önce patron, sonra sırasıyla gelenek ve görenekler, aile, din, (bilhassa çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bir ülkede yaşıyorsanız dine ters düşecek konulara girerseniz, Salman Rüşdi gibi kelle korkusuyla yaşarsınız alimallah) çevre ve daha bir çok etken size engeldir. Neye engeldir? En başta yazmayı tercih ettiğiniz konuya. Konuyu (bu etkenlere göre) usturuplu seçerseniz, dilinizin cidden de kemiği olmaz. O zaman da “ulan bu ülkede kim yazdıklarınıza ve söylediklerinize engel oluyor ki?” denir. Biz kimiz ki pek çoğunun işine gelmeyecek gerçekleri söyleyelim, değil mi? Kodular mı oturturlar…
Bu yazıyı yazmamın temel amacı şu: gazetecilik dediğiniz şey, yazı yazmanın sadece (bizim açımızdan tabi) ticarete dökülmüş halidir. Yazı yazmayı seven pek çok kişinin bize sadece bu yüzden ilgi gösterdiğini biliyorum ama biz bir nevi bu işin ticaretini yapan, yani emeğimiz karşılığında para kazanan insanlarız. Ancak gerçekte yazı yazmak başka bir şey işte… Her gazeteci iyi yazı yazar veya her iyi yazı yazan iyi de gazeteci olur diye bir denge asla yoktur. Bana dolaylı olarak yollanan ve amatörlerin elinden çıkmış pek çok yazıyı (amatör diyorum çünkü onları yazanlar bu işi para kazanmak için değil sadece zevk için yapıyorlar) inanılmaz güzel buluyorum. Öyle ki tanıdığım gazetecilerin bir çoğu o yazıların birisini dahi yazamaz. Neden; çünkü amatörün yazısında ruh var, samimiyet var, konuyu kendi istediği için seçmişlik var… Belki yazım kurallarına çok riayet edilmemiş olabilir; ancak o da kendini geliştirmekle düzeltilebilecek bir detay.
Yazılarımı çok seven insanlar olduğunu biliyorum ve buradan hepsine beni okunmaya layık buldukları için de ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Ancak onlar şunun farkındalar ki, (özellikle beni tanıyanlar) ben sizinle sadece konuşuyor ve paylaşıyorum. Yani ne düşünüyorsam size aynen onu anlatıyorum. Katkısız, kaygısız ve edebi kaygılara girmeden… Çünkü arkadaşlığınıza çok önem veriyorum. (Bu arada Güven Gürbüz’ün arkadaşı Seda’ya sesleniyorum. Bana okumam için yolladığın son yazıyı yanlışlıkla kaybettim. Üzgünüm. Yeniden yollamanı rica ediyorum.)
Özetle, yazı yazmayı seviyorsanız ve bu yeteneğinizi sırf para kazanmak için kullanıyorsanız (kitap yazmak hariç); hiç de mutlu olmuyorsun. Beni aslında hiç ilgilendirmeyen ve merakımı cezp etmeyen konuları, sırf birileri mutlu olsun diye yazıyorum; dolayısı ile pek de tatmin olmuyorum. Çünkü bu iş sadece kendiniz için yapmaktan hoşlanacağınız bir iş; mecbur olduğunuz için değil. İşte sırf bu yüzden “COSMOTURK” gibi insanları yazarları ile buluşturmayı başaran ve en azından bir misyon üstlenmiş bir site yoluyla sizlere ulaşmayı tercih ediyorum. Bu yüzden bizi kavuşturan ve bu portalı iyi bir yerlere getirme başarısını elde eden CENK ve ELİF’e sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Çünkü bu iki genç ve pırıl pırıl insan bana bu köşeden istediğim her şeyi söyleme fırsatı veriyorlar. Yılkı atları hakkında yazdığım yazıya o kadar iyi tepkiler ve teşekkür geldi ki, Cenk’le bu tarz toplumsal konulara değinmenin ne kadar faydalı olduğunu ve ne kadar iyi bir iş yaptığımızı konuştuk. Bu yüzden sizden ricam, bana burada yayınlanmasını istediğiniz her konuyu yazmanız. Size COSMOTURK vasıtası ile en ufak bir faydamız olursa ne mutlu... Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…
İlknur Akgül Ardıç
iakgulardic@yahoo.com.tr
DİĞER HABERLER
Annelerini Dinleyen Genç Kadınlar Riskten Kaçıp Nakite Sarılıyor Yatırım Yapmıyor
Genç girişimci kadınları riskten kaçmadan yatırım yapmaya davet etti...
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na Son 30 Gün
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlar için geri sayım sürüyor.
“Bad Bear Sevgililer Günü İçin Aşk Dolu Hediye Önerileri Sunuyor”
“Pınar Deniz L’Oréal Paris ile Makyajın Etkileyici Dünyasının Kapılarını Açıyor!”
“Domuz Gribine Karşı Kişisel Tedbirlerinizi Alın! ”
“Güneydoğu'nun ilk tüp bebek merkezi ”
“Başladığı Gibi Bitmeyen Yazı”
“Michael Kors’un Sevgililer Günü Rengi: MERCAN”
“Paris’ten 2012 Yaz Esintileri”
“PayPal Alışveriş Uzmanından Tatil Planlama Tüyoları”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32