ERKEĞİ KÖTÜ YAPAN KADINDIR!
Ayların gözlemi meyvelerini vermeye başladı, bakalım kimler benden nefret edecek, kimler “doğru söylüyor bu be “ diyecek, kimler “başka işin yok muydu” diyerek fırçalayacak. Aşağıdaki başlıklar ve daha fazlası gelecektir, sırasıyla…
1.Erkek ve ilk aşk
2.Zengin erkek olmadan asla
3. Erkeğimi bırakırım ama başkasına gidince geri alırım
4.”Erkek çirkin olsa da yanında güzel bir kız varsa kıymetlidir” der elde etmeye çabalarız
5. Asıl Küresel Kriz : “kadını olan erkek makbuldür” diyen kadın sayısında artış var
6…
Bu yazımı okuyup “kadınlıktan” aforoz edecek binlerce kadın olacaktır şüphesiz. Ancak son birkaç aydır yakın çevremden gözlemlediğim bu konuyu dile getirmezsem ortamdan ikiye çatlayabilirim. Üzgünüm ama önce erkekleri “canavara” çevirip sonra oturup “kısmetsizliğimize” yanıyoruz. Halbuki ben bu olayı çözdüm millet! Eğer “hayalimizdeki erkeğe” sahip olmak istiyorsak, çare yok el birliğiyle çalışmalı, takım ruhunu ortaya koymalıyız. Çünkü erkeği “canavarlaştırma” süreci aslında kocaman bir bumerang’tan ibarettir. Şöyle ki misal: ben Ali’yi canavara çeviriyorum,Sema Burağı, Lale, Hasan’ı vs.. Sonra ben Burakla tanışıyorum, Sema Ali ile, Lale de Hasan’la. Üçümüzden belki sadece birinin ilişkisi mutlu sonla biterken,diğer ikimiz kurbağaları öpüp prense ulaşma çabalarını sürdürmeye devam ediyoruz.
Neden mi?
İlk aşk ve erkek…
Erkekler aslında çocuk gibiler…Güvendikleri, sevdikleri,tanıdıkları limanda daha mutlu olurlar. Macera ve heyecan her zaman ruhlarında vardır ancak sonrasında kendi limanlarına dönmek isterler. Bu nokta aslında hepimizin aklından çıkarmaması gerektiği bir noktadır. Çünkü elimizdeki erkek bizi seviyorsa, onu yeni heyecanlara yöneltmemek için çalışmamız lazım. (nasıl olacağına sonra değinirim belki)
Hikayeyi baştan saralım ve yirmi yaşlarının başındaki bir erkeğin hayatına bakalım hep birlikte. O yaşlarda hayata yeni atılmaya başlar, heyecanlıdır, ümitlidir, aile desteği yavaşça çekilir ve “adam” olmaya başladığını hisseder. Anneden gördüğü ilgi ve şefkatin ona iyi geldiğini bilir, ve aynı şefkati verebilecek, ona aşık olabilecek, güvenebileceği bir kadına ihtiyaç duymaya başlar. Her ne kadar “gençlik hormonları” ona “hadi oğlum skor tabelası boş kalmasın” baskısı yapsa da, dışarıdan kaplan gibi dursa da, aslında kolaylıkla aşık olabilecek yaştadır. Bu yaşlarda yaşadığı ilişkisi gençlik ve çocukluk aşkının karışımı olacağından, ömrü boyunca tadını unutamayacaktır.
Ne yazık ki kimi erkekler bu yaşlardaki ilişkilerinden öyle bir darbe yerler ki, sonrasında onlar için tüm kadınlar kötüdür, onlarla takılır sonra bir yenisine geçersin. Uzun yıllar kendilerini kaptırmamayı seçerler ve hayatlarına giren her kadına bu muameleyi yaparlar.
Gün gelir, içlerindeki fırtına dinmeye başlar, yeni bir limana ihtiyaç duyarlar. Eğer karşılarına böyle biri çıkarsa mutlu bir ilişkiye yelken açar, hatta evlenmekten bile korkmazlar.
Ama onların karşısında yanlış kadınlar çıkarsa, inançları iyice yıkılır, “kadınlar şeytandır” fikri iyice yerleşir beyinlerine. İşte bu tarz erkeklerin bir daha Romeo’ya dönüşmeleri imkansız hale gelir.
Ancak ne var ki, sahte Romeo olarak sahnede çok da başarılıdırlar. Sizinle tanıştığı ilk andan itibaren avuçlarına almayı bilirler. Siz daha ne olduğunu anlayamadan mutluluktan uçarken, o sinsi gülüşüyle “intikam” ve “skor tabelasını” düşünür. Duyguları mantıklarından kat be kat önde giden biz kadınlar, “hayatım, bebeğim, prensesim, pamuğum, cicim, kadınım, bir tanem” gibi laflarla bulutların üzerinde vals yapmaya başlayabiliyor, karşımızdaki erkeğin karakterini çözemeden kendimizi onun kollarına bırakabiliyoruz.
Karşınıza bu tarz bir erkek çıkarsa pek yapılabilecek bir şeyinizin olduğunu sanmıyorum. Kadınlara karşı olan güvensizliğini dile getiremeyeceğinden, siz de bunu kolay kolay anlayamayacağınızdan dolayı tek söyleyebileceğim ilişkinize dikkatli başlamanız olacaktır. Olayları yavaştan alırsanız iki ihtimaliniz olur: erkeğiniz de yavaş yavaş size güvenir ve güzel bir ilişkiniz olur veya erkeğiniz uçarı olduğundan uğraşmayıp kaçmayı seçer. İkinci durumda en azından pişman olacak,üzülecek çok şeyiniz olmaz.
Sonrasında FBI’dan yardım istesek bile bulamayacağımız bir erkeğin parfüm kokusu burun direklerimizi sızlatır durur. Aşk acısı çeker, üzülürüz, kaderimize saydırırız, bir daha aşık olup kanmayacağımıza antlar içeriz.
Ama gelin görün ki sevilmek isteyen bu bünyeler daha fazla dayanamaz ve bir süre karşı koyduktan sonra “kurbağa pazarından” kendisine bir kurbağa seçerek “bu belki prenstir” diyerekten kendisini onun kollarına emanet eder.
Ya tutarsa?
Gördüğünüz gibi, hayatlarının ilk yıllarında “aşk darbesine” maruz kalan bir erkekle ilişki her zaman zordur, tutmama ihtimali yüksektir ve can acıtabilir. Ve yine gördüğünüz gibi bu erkeğin bu hale gelmesinden sorumlu bir kadın kahraman mevcut.
Gabriela Oana Olaru
gabrielaolaru@hotmail.com
www.gabrielaolaru.com
GABRIELA OLARU
YAZARA E-POSTA GÖNDER