KÖŞE YAZILARI | HİKMET SUNER

Yazıklar olsun ...

"Yakın geçmişte yaşlı bir şahıs bana ben beş çocuğa baktım da. Bu beş çocuk bir bana bakamadılar. Hiç birisinin evine sığamadım. Hiç birisine hakkımı helal etmiyorum" demişti."
 
   
 
 
     

Yazıklar olsun

Yakın geçmişte yaşlı bir şahıs bana �en beş çocuğa baktım da. Bu beş çocuk bir bana bakamadılar. Hiç birisinin evine sığamadım. Hiç birisine hakkımı helal etmiyorum�demişti.

Zaman zaman da yüreğimi sızlatan, gözlerimi yaşartan, hatta kendimi tutamayıp da anne-babasına haksızlık yapanlara müdahale etmek durumunda kaldığım da oldu.

Daima anne-babanın çocuklara nasıl davranması, hususunda tavsiyeler de bulunduk.

�llah�n insanlara verdiği en güzel hediye, çocuktur. Kıymetini bilin. Onları okutun. Elinizden geldiğince hiçbir şeyden mahrum etmeyin. Üzmeyin. Şevkat ve sevginizi gösterin. Gösterin ki, onlar da saygı ve sevgiyi öğrensinler�dedik.

En samimi duygularla ifade edeyim ki, her anne-babanın en birinci isteği, hatta kendisinden bile önde gelen talebi �ocuklarının, mutluluğu, iyiliği�dir.

Hangi aileye sorsam, kendilerince, �iz onlar için yaşıyoruz. Onlar için çalışıyoruz. Varımız yoğumuz onlar için. Allah bizim ömrümüzü alsın, onlara versin�diyorlar.

Çocukları için, onlara yakın ve yardımcı olmak adına, şehir bile değiştiriyorlar. Aldıkları maaş yetmezse �k iş�yapıyorlar.

Aşırı olmazsa özet olarak söylemem gerekirse, günahı da sevabı da çocukları için yapıyorlar. Biraz abartılı olduğunun farkındayım. Ama gerçek.

�man onlar aç-açık kalmasın, sefil ve mahzun olmasınlar� diye, her şeye �ocukları için katlanıyorlar�

Hayat, bazen acı bazen tatlı geçiyor. Ancak hiçbir zaman anne-baba �üşteki değil. Çocukları için, �lsun, canları sağ olsun.

Aramasalar, uzak olsalar da mutlu olsunlar yeter,evine gitmesem de olur.Maden gelin veya damat istemiyor. Gitmem. Onları rahatsız etmem. Onlara yük olmayayım. Bir şey de almasınlar. Paraları sarf olmasın. Masraf etmesinler. Biz yemesek de olur.�diyorlar.

Anne-babalar,

Çocukları hastalandığı zaman, her türlü özveride bulunup, sabahlara kadar başlarından ayrılmıyor, yeri geldiğinde de, imkansızlıklardan, hastanelere kucaklarında taşıyorlar. �eter ki evladım iyileşsin� deyip, rehin kalmayı bile göze alıyorlar. Mallarını, canlarını, çocukları için feda ediyorlar.

Bu,Cenab-ı hak tarafından, yaradılıştan,insanın yüreğine nakşedilen, ilahi bir duygu.

Hal böyle iken, çocuklar anne-babalarına, ailelerine neleri YAPMAMALARI gerektiğini biliyorlar mı?

Onların gönüllerini kırmayıp, hoşnut edebiliyorlar mı?.

Anne-baba hep affedici olduğu için çocuklar, onların kalplerinin kırılmayacağını zannediyorlar.

�e yapsak, nasıl olsa gene bizimle ilgilenirler. Dediklerimizi yaparlar�diye düşünmeyin.

Onların da kalpleri var. Kalpleri kırılır. Onların da gözleri var. Onlar da ağlarlar. Onlar da hüzünlenir, özlerler.

Bir şeyler yerken, �caba çocuğumuz bunu yiyiyor mu�diye, içlerinden geçirir, ya aynısını alıp götürürler, ya da iştahları kaçar yemezler, ya da bir kısmını sardırır eve götürürler.

Güzel bir şey gördüklerinde evlatları için almak isterler. Pahalı ise alamayacakları için gene hüzünlenirler.

Her zaman, her yerde, her işte, daima kendilerinden evvel çocukları gelir.

�en aç kalsam da olur, çocuğum yesin. Ben görmesem de olur, çocuğum görsün. Ben gitmesem de olur. Çocuğum gitsin�derler.

Her konuda çocukları haklıdır. Kayıtsız şartsız çocuklarından taraftırlar.

Velhasılı kelam, dünya, �ocuklarının etrafında�dönmektedir.
Bu düşünce ve duygulara, bir müddet sonra torunlar da dahil olur.

Çocuklarının çocukları, onların �anının canı�ır. Aynı, hatta, misli duyguları torunlarına da duyarlar. Onlara da �özü�gibi bakarlar.

Böylece hayatın nasıl geçtiğinin farkında olmadan yaşlanırlar.
Kulakları duymaz, gözleri görmez olur.

Ayaklarında derman kalmaz. Yavaş yavaş yürürler.

Kimileri �htiyarlık maskaralık� kimileri �man Allah kimseye muhtaç etmesin. Hatta evlada bile� kimileri de �llah canımı alsa da kurtulsam�derler. Sonunda bir �hhh�demeden ahirete intikal ederler.

Cenazede ağlayan ağlayana. Tabii ki üzüntü namütenahi�br>
Geçen sene arkadaşımın yakını vefat etmişti. Ben de camiye gittim. İki cenaze vardı. Hıçkıra hıçkıra ağlayan birisi dikkatimi çekti. Başsağlığı dilemek için yanına yaklaştım. O sırada �nnesine yapmadığını bırakmadı. Vicdan azabından böyle ağlıyor�cümlesini duydum. İrkildim ve şaşırdım.. Ama,bu cümle de kulağımda küpe oldu.

Şimdi, soruyorum;

Çocukların, anne-babasına nasıl davranması gerektiği konusunda mesuliyetleri yok mu?.

Yani anne-babaya ne yapılmalı ne yapılmamalı konusunda uyardık mı?

Bu konuda Allah ve kul indinde neyin sevap-günah,neyin suç-ayıp olduğunu öğrettik mi?.

Evet çocuklarının dünyaya gelmesi hususunda nasıl büyük hasretlerle, rüyalarla, hayallerle, ümitlerle yaşayan ailemize ,yapmamız gereken hiçbir şey yok mu?

Çocuklar zannediyorlar ki, anne-baba sadece onlara bakmak, yedirmek ve her istediklerini yapmak zorundalar.

�en nasıl davranırsam davranayım, bana yaptırımları olmamalı, istediğimi, istediğim zaman yerine getirmeliler�

Çocuklar adeta anne-babasını köle gibi görmektedirler. Köle gibi davranmaktalar.

Nasıl mı?

Yüksek sesle ve bağırarak konuşarak,
Nasihatlere tepki gösterip, inatlaşarak,
Asi olarak,
Yalan söyleyerek,
Küçük görerek,
Karşı gelerek,

�en ne bilirsin ki, senin devrin değil artık,devir değişti�cümleleriyle susturarak,

Kapıları çarpıp, duvarlara vurarak, reaksiyon göstererek,
�adem doğurdun bana bakmak mecburiyetindesin�diyerek,
�ulağın sağır mı,ne kadar yüksek esele TV seyrediyorsun. Kapat şunu, sağırmısın, sana diyorum�ikazlarıyla,
�adi yürü, pergelleri aç, amma da yavaş yürüyorsun.Ben gidiyorum sen arkamdan gelirsin�şikayetleriyle,
�anımın istediği zaman kalkarım, beni rahatsız etmeyin�diyerek,

Pofur, pofur sigarayı tüttürerek,
İçki içip, kavga edip başını belaya sokarak,
İçkili ve sabaha karşı eve gelerek,
Ders çalışmayarak, okuldan atılarak veya sınıfta kalarak,
Milyonlarca ücret ödeyip kurslara kaydedilmesine rağmen derslere gitmeyerek,
Anneyi-babayı cezalandırarak,
Anne-babadan öc alarak,
�özün görmüyor mu iyi baksana,bir gözlük tak da ona göre konuş�cümleleriyle,
Anneyi-babayı para için,menfaati için döverek,söverek,
Evine almayarak,
�arım istemiyor,annemle yaşayamam� �ocam istemiyor evime alamam�diyerek,
Yalnız bırakarak,
Ele-güne muhtaç ederek,
Hastalandığında bakmayarak,
Aynı evde yaşasan bile, �en odana git. Misafirler gelecek, hadi yat. Sen bizim konuştuklarımızdan anlamazsın, her lafa karışma�diyerek,
Horalayarak,
�ok yiyiyorsun, az ye� �en anlamazsın, boş ver��ok işim var, senin de isteklerin hiç bitmiyor�diyerek,
Eli para görünce, anne-babayı yalnız bırakıp ayrı eve çıkarak,
Arayıp, sormayarak, ancak çok rahatsız olduğunda komşuların telefon etmesi üzerine �e olmuş, nesi varmış�diyerek,
Ele-güne muhtaç ederek,
Uyurken, horlamasından rahatsız olarak,
İmza attırıp, malına mülküne el koyarak,
Bakım evlerine bırakıp, hiç arayıp, sormayarak,
Yaşlı oldukları için �yük�görerek,
Onlardan bıkarak,
�stüne-başına dökme dikkatli ye, dikkat et�diye,azarlayarak
Hatta �ki rahmetten birisi deyip�ölümünü dileyerek,
Bizi, dünyaya gelmemize vesile olan hayat kaynaklarımızın, maalesef ki kıymetini bilemiyoruz.

Böylesi tutum ve davranış içinde olanlara yazıklar olsun.

Hikmet Suner
hikmetsuner@yahoo.com

 


HİKMET SUNER
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>