KÖŞE YAZILARI | NİHAN HATİPOĞLU

Renklerden renklere renklerle…

"Önce pespembe pozitif bir ışıkla merhaba dersin hayata… Renksiz röntgen ışıkları takip eder oyunu sonra, kontroller vardır senin için heyecanla beklenen, yeşil yeşil yanar bilgisayar ekranlarında…"
 
   
 
 
     

Renklerden renklere renklerle…

Önce pespembe pozitif bir ışıkla merhaba dersin hayata…

Renksiz röntgen ışıkları takip eder oyunu sonra, kontroller vardır senin için heyecanla beklenen, yeşil yeşil yanar bilgisayar ekranlarında…

Artık buradasındır bebeğim, annenin gözlerinin rengini öğrenirsin merhaba derken hayata, büyüdükçe sen de onun gibi bakmaya başlarsın… Babanın korkusunu öğrenirsin öfkeli bir bakıştan, yaptığın her yanlışta onu hatırlar, öfkenin rengini bir türlü bulamazsın nedense? Büyüdükçe anlarsın o öfkenin sevgiden doğduğunu… Gözünden sakındığının, gözden kaybolduğunda kıymetli olduğunu…

Sonra güneşin rengini öğrenirsin bir sabah… Çiçekli bahçelerde oyuncaklarını bırakıp, koşmaya başlarsın ona doğru uçan rengarenk bir kelebeğin ardından… Uçurtmalara binmek istersin güneşe dokunabilmek için…

Sarı içini sarıp sarmalar, seni güneşli yarınlara hazırlar… Güneşli bahçelerden topladığın meyveler sana mutluluğu anımsatırlar…

İlkokul sıralarına taşınırsın sıcak yatağından, kırmızıda durmayı öğrenirsin, yeşilde geçmeyi okula giden uzun yollarda… Tuhaftır ilkokul, öğrenilenlerin çoğu tozlu sıralarda saklanıp hayat piyesinin en büyük oyuncuları oluverirler. Orda öğrendiklerinin hepsi sırayla sahneye çıkar, yaşamın boyunca saygıyla selamlarlar seni…

Kırmızıyı her gördüğünde durursun sonra sebepsiz… Durursun kırmızıya saygından sokakta satılan bir gülün tomurcuğunda…

Kırmızıya çalan bir ay ışığında tüm yalanlara inanabilirsin mesela… Hayatın anlamsızlığını sorgulamaksızın, boş bir sandal gibi bırakabilirsin gönlünün yelkenlerini mehtabın aydınlattığı serin sulara… Ve neden sonra durdurursun kalbinin ritmini, dümdüz giden kırmızı bir çizgiyle… Üstelik daha yapacak çok şeyin vardır, vaktin olamamıştır, aşkının hacmi hayatına sığamamıştır.

Gecelerden korkarsın, güneşini kaybettikçe… Korktukça üstüne gelir karanlıklar… “Siyah”ta bir ışık vardır sakın unutma, sonraları öğreneceğin karanlık bir gizem taşır tüm siyahlar…

Hayatta öğrendiğin her rengin bir sebebi olduğunu seziverirsin bir gün… Baharın yeşili bir şehri, uçsuz bucaksız sıra dağları, göğün mavisi huzuru bulduğun kolları hatırlatır olur. Çocukken sevinçle öğrendiğin renkleri, hayatı öğrendikçe hüzünle buluşturursun.

Bir gün öğrendiğin tüm renkler kapkara bir çift gözde dile gelir. Gözlerini kamaştıran siyah ışığı işte o gün öğrenirsin. Gözünü ayıramazsın masalsı duruşundan, tek vücut olmuştur hayranlıkla izlediğin tüm renkler… Aciz bedeninde yarattığın hayranlık aşka dönüşür…

Anne karnındaki pembe bulutlar gibi başlar hayaller, mutluluğun rengi demiştin ya turuncuya; omzunu örterken içini ısıtan bir battaniyenin rengidir o artık. Güvene teslim olmuş bir mutluluğa verirsin elini turuncu diye…

Başlar ruhunda rengârenk bir dans, sonsuzluğa uzanan bir merdiven uzatıldı sanırsın… Umudun kapıları açılmıştır bir kere geceler sabahlara karışır, ışıklar birbirlerine… Ayıramaz kamaşan gözlerin güneş ışığını karanlıklardan, görmek istemezsin başka bir rüya...

Karanlıktaki ışığı gördün mü bir kere, hangi renk çağırsa seni nafile… Sen o dipsiz karanlıkta gökkuşağından salıncaklar yaptığını düşünüyorken tüm dostların bekliyordur kapında feryat figanla…
Şimşekler çakmaya başladığında, yalnızsan eğer o kara gözlerde hatırlarsın gecelerden korktuğunu… Korkunun soğuğunu gözlerin en karasında yaşarsın.Derinlerine çeker seni gece,tüm renkleri bu derinlikte tadarken,ertesi gün hiçbir şeyi net olarak hatırlayamazsın.

Öfkelenirsin gözünden sakındığın aşka zarar geldiğini düşünüp, öfkeyi tanıyorsundur çünkü… Hatırladıkça susar, sustukça güçsüzleşirsin… Kalbinin gücü yoktur öfkenin rengini bulmaya, alacalı salıncağında aşkın, yer yoktur öfkenin çıldırtan bulanıklığına…

Sönüverir seni bulutların üzerinde taşıyan pembe sevgi balonları bir gün, çıktığın yemyeşil huzur dolu tepelerden yuvarlanırcasına düşersin. Gökkuşağından yaptığın salıncağın ipleri boynuna dolanır, kalbinde simsiyah bir delik açılmıştır. Uzayıp giden yollar gibi dümdüz kırmızı bir çizgi belirir başucundaki monitörde.

Hastayı kaldırabilirler artık, EX olmuşsundur…

Nino,
nihanhatipoglu@cosmoturk.com


Dikilitaş
22.12.2007
 


NİHAN HATİPOĞLU
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>