KÖŞE YAZILARI | SERPİL ŞAHİN

Ey Ruh, Ses Ver Geldiysen...

“Ey ruh, nerdesin. Geldiysen bize bir işaret ver.” Serpil Şahin`in yeni yazısı...
 
   
 
 
     

EY RUH, SES VER GELDIYSEN

Bir grup çılgın toplanmıştır masanın etrafına, özellikle yuvarlak masa olması tercih nedenidir. Eller birleştirilir ve sessize yakın tonlamayla o sözler söylenmeye başlanır.

“Ey ruh, nerdesin. Geldiysen bize bir işaret ver.”

Derin bir sessizlik…

Bu bekleme esnasında herkes korktuğunu belli etmemek için öncelikle kendisiyle yarışsa da, aslında karanlıkta odanın içindeki eşyalar çoktan farklı silüetlere bürünmüşlerdir bile.

Birden masanın ortasında bulunan fincan harflerin üzerine gelir…

“Buradayım” yazar, edepsiz ruh, harflerin üzerine giderek. İşte o an “ Eyvah zıtçık” ile “Yaşasın her bir haltı öğreneceğim” merakı karışır birbirine. Ve bedeni asla olmayacak olan ruha saçma sapan sorular sorulur.

Muhakkak deneyenleriniz olmuştur, bu ruh çağırma seanslarını. Ben denemeyen korkaklardanım. Denemediğim için de hep uhde kalmıştır içimde. En kısa zamanda ben de yapacağım ama benim ki biraz farklı olacak.

Daha çok cesaret ve ‘kalp’ gerektiren bir seans olacak benimkisi. Ben gibi olan birkaç insanı bir araya getireceğim. Işıklar kapanacak, mumlar yakılacak; derin sessizlik yerini güzel bir Farid Farjad şarkısına bırakacak.

Ve başlayacağız… "Bedenimi terk eden ruh, gel ne olur!" diye haykırmaya, Farid Farjad ‘ ın o güzel notaları akıp giderken…

Ben bedensiz ruhları çağırmak yerine bedenimizden kaçıp giden ruhları çağırma ayini düzenleyeceğim. Ve bunun işe yarayacağını bilsem, hani bir ihtimal dahi görsem, toplarım İstanbul nüfusunu, başlarım ruh çağırma ayinlerine.

Ortalıkta şimdi sadece yürüyen bedenler var. Emir komuta zincirinde işlerini yapan ve sadece ‘ihtiyaç’ halinde hazırda bulunsun diye istenilen aşklar, dostlar bulunduran ruhsuz bedenler… Bakışlarımız donuk, el tutuşlarımız soğuk, öpüşlerimiz, sevişmelerimiz kaçamak...

İşine, aşına, aşkına ruhunu layığı ile buyur eden kaç insan evladı kaldı acaba şu beden budalası dünyada? Bir önceki ilişkisi şu an yaşadığı ilişki ile kopyala yapıştır pozisyonunda olmayan kaç insan evladı var aranızda?

Aslında hep terk etti diyoruz ruh bedeni de, belki de terk etmemiştir? Belki mekanik bir düzende kaybetmişlerdir yollarını… Belki de robotlar kelepçeyi takmışlardır ellerine ve müebbet hapse mahkum etmiştir bedenlerin ‘F Tipi, L Tipi, Yarı Açık ’ köşelerine…

Ruhu ile bedeni birbirinden henüz ayrılmamış nadir insanları görebiliyorum. Gözlerindeki ışıltıları, kalplerindeki sıcaklığı, dillerindeki saflığı, işlerindeki yıpratmayan hırsı, hareketlerindeki nezaketi...

Bize düşen ise ruhumuzla bedenimizi kavuşturmaktır birbirine tekrar. Gideni çağırmalıyız, kaybolanı bulmalıyız, müebbet hapse çarptırılana ise özgürlüğünü vermeliyiz…

Ve bunun için haykırıyorum, korkmadan bu kez,

‘Ey ruh, ses ver geldiysen bu zavallı bedenime...’

Serpil Şahin
serpil5sahin@gmail.com
www.serpilsahin.net



 


SERPİL ŞAHİN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>