RÖPORTAJ

Özge Gürel; “Aşk, Hayatımıza Gerçekten Sihir Katıyor ve Sadece İkili İlişkilere İndirgenmesi Haksızlık”

Hayatta kendisini mutlu eden mesleği bulana kadar denemeye devam eden ve oyunculukta karar kıldığını söyleyen Özge Gürel, pek çok yapımda yer alarak adından sıkça söz ettirmeyi başarıyor.
 
   
 
 
     

Mesleğinin de kendisiyle beraber şekillendiğini ve dinamik bir süreçte olduğu için heyecanla işine devam ettiğini belirten güzel oyuncu, hakkında bilinmeyen ve çokça merak edilen konuları MAG Okurları için cevaplıyor...

Oyunculuğa başlamadaki motivasyonunuz neydi? Sektöre yöneliş maceranızı biraz anlatır mısınız?

“Ben kimim? Nasıl biri olmak istiyorum? Nasıl bir hayat yaşamak istiyorum?” sorularına cevap ararken bulduğum anahtarlardan biri aslında mesleğim. Soru sormayı hep sevdim ama korkmadan cevaplayabilmeyi zamanla öğrendim. Üniversiteye yeni başlamıştım; bölümümden mutlu değildim ve soru sordum kendime. Cevabı bilmiyordum. Ben de bulana kadar denedim. İşte o deneyimlerden beni en mutlu edeni oyunculuk; ama hayat uzun, beş yıl sonra tekrar sormam gerekirse başka bir yolda bulabilirim kendimi.
 



Şu ana kadar yer aldığınız yapımlardan sizde en çok etki bırakanı hangisiydi?

Tüm karakterlerimi çok sevdim, bağ kurdum. Zaman zaman değişti favorilerim. Bazen Nazlı, bazen Nilüfer oldu, bazen de Öykü; ama şu dönem hayatın sürprizleriyle beni çok heyecanlandırdığı bir dönem ve belki de en çok etki bırakacak olanla henüz tanışmadım demek istiyorum.

Aşkı nasıl anlatırsınız?

En basit haliyle, karnımda kelebekler. Üzerine çok şey eklenebilir ama baz bu bence; o karnın ağrıması, sebepsiz mutluluklar. Aşk, hayatımıza gerçekten sihir katıyor ve sadece ikili ilişkilere indirgenmesi haksızlık.

Uzun yıllar süren mutlu bir birlikteliğin ardından ilişkinizi evlilikle taçlandırdınız. Uzun ilişkinin ve ilişkide mutluluğun sırrı nedir? İlişkinizde nelere önem veriyorsunuz?

Bu konunun ucu hep çok açık kalıyor, çünkü her ilişkinin matematiği bambaşka. Aşk ilişki başlatabilir ama sadece âşık olmak, devam etmesi için yeterli değil. Uzun ilişkilerde tüm duvarlar kırılıyor, açılmadık kapı kalmıyor. İşte o zaman başlıyor aslında ilişki, ki bence en güzel kısma geliyoruz. Herkesin kendi gibi olduğu ve o halini çok sevdiğiniz kısım bence en eğlencelisi.

Oyunculuğa geri dönecek olursak; bu mesleğin sizin için en zorlu yanları neler?

Zor yan diye bir şey yok. Bu bir bütün. Oyunculuk tam olarak bu zaten. Çok zorlayan tarafı da, kolaylaştıran tarafı da var fazlasıyla; tüm meslekler ve insanlar gibi. “Ya şurası şöyle olsaydı” kısmı beni meslekten vazgeçirmiyorsa çok da önemi yok aslında. Ülkemizde sinema ve dizi sektöründe sıkıntılar var elbette. Ekip ve oyuncular için daha iyi çalışma koşulları sağlanmalı, bunun için çabalıyoruz ama bu mesleğin kendisiyle ilgili değil; sektörün sorunları.

Peki, oyunculukta kurallarınız var mı?


Hayatı anlatıyorsun, insanı anlatıyorsun. Yaşamın kuralları yok. Her an her şey başımıza gelebilir ya da gelmesini seçebiliriz. Kurallara çok takılmıyorum, gerçekliğine inandığım sürece.

Mesleğinizi severek yapmanın motive edici yanları neler?

Ben çabuk sıkılan biriyim. Düzene alışmayı, rutinlere bağlı kalmayı sevemedim. Beni zorlasa da durum bu. Hayatta yenilenmeyen ya da daha doğrusu evrilmeyen bağlar kopuyor bir süre sonra bana göre. Mesleğim de benim bağlarımdan biri ve sürekli değişik süreçlerden geçerken birlikte evriliyor olmak en büyük motivasyonum. Motive olmanın temeli istemektir, benim isteğimin sebebi bu heyecanlar. Benimle birlikte oyunculuğum, her karakterle de ben değişiyorum. Bu beni inanılmaz heyecanlandırıyor ve motivasyonumu hep diri tutuyor.




Son dönemlerde neler yapıyorsunuz?


Hepimiz gibiyim, toparlanmaya çalışıyorum. Çaresizlik ve vatandaş olarak yalnızlık hissiyle baş etmeye, yerine umut koymaya çalışıyorum. Bu öfkeyi, kırgınlığı, işe yarayacak alanlara kanalize etmeye çalışıyorum, çünkü en derin acıları yaşayan insanların senin benim üzüntüme değil, yapabileceğimiz somut şeylere ihtiyacı var ki yaslarını tutabilsinler. Bu onların hakkı, en azından bunu yapabilsinler.

Ufukta yeni projeler var mı? Yeni başlangıçlar sizde neler hissettiriyor?

En sevdiğim şey, başlangıç. Her zaman, her şartta beni heyecanlandırıyor hafif korkuyla karışık bir mutluluk hali.

Çevreniz sizi nasıl tanımlıyor?


Pratik, çünkü kafam hep dolu zaten. Çok düşündüğümüz ufak şeyler fazla vakit kaybettiriyor gibi bize. Sipariş verirken bile on dakika düşünmek yoruyor beni. Hayatta hızlıca çözüm üretirim. Her konuda geniş resmi görmeye çalışırım, detaylarda boğulmam, sevdiklerimin boğulmasına izin vermem. İyi fikir veririm, motive ederim.

Siz hayatı nasıl tanımlıyorsunuz? Bunu bir sahne gibi düşününce rolünüzden memnun musunuz? Nasıl bir yapım oluyor?

“Türüne karar verememiş bu film,” derdi eleştirmenler. Aksiyon var, dram var, komedi var, iyi hissettiren de bir film; ama tüm bunların yanında özgün, olması gereken buydu. Benim için, bana ait, benim kurallarımla... Bu yüzden çok mutluyum; üzüldüğümde de, kırıldığımda da. Kurban yok bu hikâyede.

Sanat sizin için ne anlam ifade ediyor?

Benim için kılavuz sanat. Sevdiğim sanatçıların eserleri; onları tanımanın, fikirlerini anlayıp kendime katmanın bir yolu. Kendinizi, hikâyenizi, fikrinizi, döneminizi bazen kafa yoran insanlara, bazen de herkese yüzyıllar sonra bile ulaştırmanın incelikli hali sanat. O fikirler o kadar çok insanın yolunu aydınlatıyor ki.



Pek az kişinin bildiği, ilginç bir özelliğiniz var mı?

Gürültülü ortamda çok güzel uyurum. Çocukluktan kalma sanırım, güvende hissediyorum. İnsanlar sohbet ederken salondaki koltukta mışıl mışıl uyuyabilirim. Televizyonu açıp uyuyorum, eğer yalnızsam ışıkları da açıyorum.

Güzelliğiniz için neler yapıyorsunuz? Rutininiz var mı?

Makyajı yüzümde tutabildiğim en kısa süre tutuyorum. Günlük hayatta yapmıyorum ve mutlaka çok iyi temizliyorum. Onun dışında sürdürebildiğim tek rutin, güneş koruyucum. Güneşin altında biraz kalsa su toplayan bir cildim var ve ciddi lekelenme sorunu yaşıyorum. O yüzden yaz, kış sürerim ve güneşlenmem; ama güneşin etkilerinden kaçamıyorsun, o yüzden kışın lazer seanslarım var. Lekelerimi tedavi ederken bakımımı da aradan çıkarmış oluyorum.

Sosyal medya hesabınızda Rocky hayranı olduğunuzu belirtmiştiniz. Hangi sahnesi sizde bu etkiyi yarattı?

Rocky bana kendini tekrar tekrar izleten bir film. Öyle bir listem var; tekrar izlemeye bayıldığım filmlerden oluşan. Tek bir sahne değil, bütünü bana bu hissi veren. Rocky, başkalarının ona yapıştırdığı tüm etiketlerden sıyrılıp kendi hikâyesini yazan bir adamın hikâyesi özünde. Aslında hepimizin her gün verdiği savaşın aynısı. Kendine inancıyla kafa tutuyor hayata. O bunu ringde yapıyor ama hikâye aynı.

Boksa olan ilginiz ne zaman başladı? Ne sıklıkla yapıyorsunuz?


Sporu hayatıma dahil ederken önceliğim sadece fit veya sağlıklı olmak değil, yeni şeyler de öğrenmek. Yoksa canım sıkılıyor, istikrar sağlayamıyorum bir yerden sonra. Ağırlık çalışmam gerektiğinde söyleniyorum mesela “Ne bu şimdi?” diye... Boks sıkılmama izin vermiyor, sürekli andayım; keza yoga ve at binmek de öyle.

Mutlu bir gün nasıl olur?

Mutlu gün, sen nasıl istiyorsan öyle olur. Bazen evde tek başıma takıldığım bir gün çok mutlu hissediyorum, bazen doğduğum evde ailemle geçirdiğim bir günde, bazen Serkan’la, arkadaşlarımızla geçirdiğimiz bir gün “Ne mutlu bir gündü!” dedirtiyor. Hepsinin ortak noktası sana iyi hissettirmesi ve baskılardan uzak olması.

Kendinizi bir film ile özetleyecek olsanız bu hangi film olurdu?

Big Fish.

 

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>