RÖPORTAJ

Gülsim Ali: “Gerçekten güçlü olmak; bazen sessiz kalabilmek, bazen de çekip gitmeyi bilmektir”

Başarılı, çekici, güçlü….
 
   
 
 
     

Ekranların, yeteneği ve duru güzelliğiyle dikkat çeken ismi Gülsim Ali, bu kez hayranlarının karşısına “Bereketli Topraklar” dizisinde Savcı Nevin olarak çıkıyor. Set temposundan yalnızlık anlarına, müzikle başlayan sabahlardan Türk kahvesiyle biten akşamlara günlerinin nasıl geçtiğini anlatan güzel oyuncu; disiplin, ilham, moda, başarı kavramlarının hayatında nasıl şekillendiğini ve daha pek çok merak edileni MAG Okurlarıyla paylaşıyor.

Şimdi “Bereketli Topraklar”da Savcı Nevin olarak ekranlardasınız. Karakterinizi tanıtır mısınız?


Nevin, kendi doğrularına sıkı sıkıya bağlı, güçlü ama aynı zamanda kalbiyle hareket eden bir kadın. Adana’ya yalnız geliyor ama geçmişinde çok fazla sır ve mücadele biriktirmiş biri. Adalet onun için sadece mesleğinin değil, yaşam felsefesinin de bir parçası. Ancak zamanla, savunduğu değerlerin sınandığı bir aşkın içinde buluyor kendini. O yüzden Nevin’i oynarken hep bir denge aradım; hem duygularına teslim olmayan bir savcı hem de kalbiyle sınanan bir kadın olarak.



“Bereketli Topraklar”ın konusunu, henüz bilmeyenler için sizden dinleyebilir miyiz?

“Bereketli Topraklar”, geçmişte iki köklü aile arasında yaşanan bir savaşın ve bu savaşın bedellerinin bugüne yansımasını anlatıyor. Bu hikâyede herkesin bir sırrı, bir tarafı, bir kırılma noktası var. Ömer Bereketoğlu’nun dünyasına bir savcı olarak dâhil olan Nevin, aslında o toprakların kaderini de değiştiriyor. Bir yanda adalet, diğer yanda kalp… Ve bu iki gücün çatıştığı bir hikâye. Seyirciyi hem gerilim hem de aşk dolu bir dünyanın içine çekiyor.

İki güçlü ailenin çatışması… Siz kendi hayatınızda hiç böyle güç savaşlarının ortasında kaldınız mı?


Açıkçası herkesin hayatında bir şekilde güç dengeleriyle sınandığı dönemler oluyor. Benim de oldu; ama hiçbir zaman o savaşların içine karışmayı seçmedim. Hep kendi merkezimde kalmaya, kalbimin sesini dinlemeye çalıştım, çünkü gerçekten güçlü olmak; bazen sessiz kalabilmek, bazen de çekip gitmeyi bilmektir. Bu anlamda Nevin’i çok iyi anlıyorum. O da güçlü duruşunu, kimseye eyvallah demeden kendi doğrularında kalabilmesinden alıyor.

Hayranlarınız sizi hep zarif, mesafeli ama gizemli biri olarak tanımlıyor. Bu “bilinmezlik” sizin stratejiniz mi, yoksa gerçek Gülsim’i hâlâ tanımıyor muyuz?

Bu bir strateji değil, bu benim doğal hâlim. Biraz mesafeli durmayı seviyorum, çünkü özel hayatımla değil, işimle konuşulmak istiyorum; ama beni yakından tanıyanlar bilir, o “gizem” dedikleri şeyin altında aslında çok gülen, çok konuşan, sıcacık biri var.

İlişkiler, aşk, yalnızlık… Tüm bunlar, yoğun bir kariyerin arasında nereye sığıyor sizin hayatınızda? Hiç “yalnızlığın bile lüks olduğu” anlar yaşadınız mı?

Kesinlikle evet. Set temposu, şehir değişiklikleri, uykusuzluk derken bazen bir kahveyle balkona çıkmak bile “lüks” olabiliyor. Bazen sadece o kısa duraklamalar, yeniden motive olmamı sağlıyor.

Güne başlarken sessizlik mi, müzik mi sizi daha çok motive eder?

Müzik benim hayatımda çok önemli bir yere sahip. Güne başlamadan önce bile müzikle enerjimi bulurum. Ruh hâlime göre değişir; bazen sakin melodiler, bazen de tempolu ritimler… ama mutlaka bir şey çalar arka planda. Sessizlikten çok, müziğin bana kattığı o ruh hâliyle güne başlamak beni motive eder.

Cilt bakımını bir ritüel olarak mı görürsünüz, yoksa alışkanlık mı?

Bence her ikisi de, çünkü cildimize iyi bakmak gerekiyor. Ayda bir mutlaka, yıllardır gittiğim cilt bakım merkezine giderim. Onun dışında da setten ya da davetten sonra makyajımı her zaman dört adımda temizlerim. Gerçekten temizlerken, gün boyu biriken toz ve makyaj kalıntılarından arındığımı hissetmek benim için çok önemli.

Akşamları kendinizi dinlendirmek için uyguladığınız bir geçiş ritüeli var mı?

Akşamları sessizlikte kaybolmak bana çok iyi geliyor. Eskiden daha fazla gürültü seven biriydim ama artık sessizliğe sığınmayı tercih ediyorum. Genelde bir fincan Türk kahvesi yaparım, kokusunu duymak bile bana yetiyor. O an huzur buluyor, gerçekten dinlendiğimi hissediyorum.

Sosyal medya, internet, telefon… Bunlarla aranız nasıl? Hiç detoks yapma ihtiyacı hissettiniz mi?

Aramız biraz karmaşık. İşimin bir parçası olduğu için tamamen uzak kalmak zor ama bazen kendimi fark etmeden geri çekilmiş buluyorum. Çevremdekiler artık buna alıştı; bazen çok aktifim, bazen tamamen kayboluyorum. Özellikle sette ya da ailemle birlikteysem, telefonu/sosyal medyayı gerçekten unutuyorum.

İlham aradığınızda kendinizi nerede, nasıl bulursunuz? Mesela günlük hayatınızda sizi yaratıcı düşünmeye iten küçük alışkanlıklarınız var mı?

Tabii ki yeni hikâyelerde. Bazen izlediğim bir dizi ya da filmdeki bir sahne, bazen de tanıştığım bir insanın cümlesi tetikliyor o ilhamı; ama en çok da sette, farklı karakterlerle çalışırken kendimi yeniden keşfediyorum, çünkü her karakter bana başka bir pencere açıyor.

Moda sizin için bir ifade biçimi mi, yoksa bir oyun alanı mı? Kendi stilinizle ne anlatmak istiyorsunuz?

Eskiden moda benim için çok da takip ettiğim ya da önemsediğim bir şey değildi. Açıkçası durum ne gerektiriyorsa onu giyerdim; ama artık ekibimle birlikte yurt dışı trendlerini, defileleri, renkleri ve kombinleri daha yakından takip ediyoruz. İlk başta bana garip ya da çirkin gelen bir şey, üzerimde deneyince ya da biraz farklı yorumlayınca hoşuma gitmeye başlıyor.

Spor ya da hareket sizin için bir zorunluluk mu, yoksa bir keyif alanı mı?

Bir dönem biraz zorunluluk gibiydi ama artık keyifli bir rutine dönüştü. Pilates ve yürüyüş bana çok iyi geliyor, hem bedenimi hem zihnimi daha iyi hissettiriyor. Bu konuda disiplin kazanmış insanlara hep hayranlık duymuşumdur mesela.

Beslenme sizin için bir disiplin mi, yoksa sezgisel bir alan mı? Kendinizi mutlu etmek için hangi tadı almak istersiniz?

Gülsim deyince herkes “Abur cuburu sever!” diyebilir, çünkü birkaç yıl öncesine kadar pek sağlıklı beslendiğimi söyleyemem; ama artık öyle değil. Burada, Adana’da, elimden geldiğince sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. Yemek saatlerimi de aksatmamaya özen gösteriyorum; set koşulları izin verirse hep aynı saatlerde yemeye dikkat ediyorum. Arada tabii kaçamaklar da oluyor, yalan yok; ama genel olarak disiplinli beslenmek bana daha uygun bir tanım olur.

Başarıyı nasıl tanımlarsınız?

Eskiden başarı sadece hedeflerdi, şimdi huzur. Yaptığım işin arkasına dönüp baktığımda “Evet, iyi ki yapmışım.” diyorsam, benim için o başarı.

Gülsim Ali’nin on yıl sonraki hâline bir mektup yazacak olsanız, ilk cümleniz ne olurdu?


“Umarım hâlâ gülüyorsundur.” Çünkü ne olursa olsun o içimdeki neşeyi kaybetmek istemem.

Kendinizle baş başa kaldığınız anlarda en çok gururlandığınız şey ne oluyor?

Kolay pes etmeyişimle gurur duyuyorum. Zor zamanlarda bile ayakta kalabildim. Bazen yavaşladım ama hep devam ettim. Bir de yanımda duran ailem ve dostlarım… beni hiç yalnız bırakmamaları, az ama öz gerçek insanlar biriktirmiş olmanın verdiği bir gurur var içimde.

Birlikte çalıştığınız oyuncular arasında sizi en çok etkileyen, sizi dönüştüren kişi kimdi? Onunla yaşadığınız unutulmaz bir anı paylaşır mısınız?

Bu soruyu duyar duymaz sevgili üstat Kadriye Kenter aklıma geldi. Yıllar önce bir sezon boyunca birlikte çalıştık. Onunla çalışmak benim için büyük bir keyifti; çoğu zaman sahneden kopup onu hayranlıkla izlerken bulurdum kendimi. Eski tiyatro disiplinini sete de taşırdı; saçını bir gün öncesinden evde yapar, makyajını kendi hazırlardı. Sahnede on tekrar da alınsa, her defasında aynı istek ve enerjiyle oynardı. Onunla vakit geçirmek, sohbet etmek, tecrübelerini dinlemek benim için büyük bir ayrıcalıktı. Elbette birçok değerli oyuncu ve hocayla da çalışma fırsatım oldu, hepsi benim için çok kıymetli, ama Kadriye hocanın yeri bende hep çok özel.

 

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>