RÖPORTAJ

Profesyonel Bir Anne

Ekranların en derin gamzeli, en derin bakışlı oyuncusu Açelya Akkoyun ile keyifli ve sıcacık bir sohbet.
 
   
 
 
     

Kendinizden, yaşantınızdan, iş temponuzdan bahseder misiniz?

Benim gayet düzenli bir hayatım var. Disiplin ve düzen, beni motive eden ve besleyen kavramlar diyebilirim. Sabah işim olsa da olmasa da mutlaka erken kalkıp sporumu yaparım. Bu şekilde yoğun iş temposu ile hem fiziksel hem de ruhsal ve zihinsel anlamda başa çıkmayı başarıyorum.

Bir gününüz nasıl geçer, neler yaparsınız?

Benim bir günüm şöyle geçiyor: Sabah 08.00-08.30 gibi kalkarım. Hafif bir şeyler yedikten sonra spora giderim. Bir saat kardiyo yaparım, o gün platesim varsa bir saat de plates yaparım. Duşumu aldıktan sonra 11.00 gibi hayata dönerim. 12.00’dan sonra da evimin rutin alışverişlerini yaparım, yemeğimi hazırlarım ve aileme hazırlanırım. Bu rutin beni hiç sıkmaz, çünkü onları çok seviyorum. Ama ertesi gün işim varsa dünyanın en önemli davetine katılsam da 23.00’da evime gelirim ve hemen yatarım. Genelde 23.00’dan sonra dışarda kalmayı tercih etmiyorum.

Hayatımın dönüm noktası dediğiniz bir olay var mı
?

Hayatımın dönüm noktası kesinlikle kızımın doğumudur. Bu yüzden 2009 yılından bu yana bambaşka ve mutluluk dolu bir hayat yaşıyorum.

Bir oyuncu rolüne nasıl hazırlanır? Siz, canlandıracağınız karaktere nasıl hazırlanıyorsunuz, o süreci bizlerle paylaşır mısınız?

Bence bir oyuncu rolüne çok iyi gözleyerek, çok iyi hissetmeye çalışarak ve kendi hayatıyla rolünü birleştirerek hazırlanır. Ben de canlandırdığım karakterlere bu şekilde ruh katıyorum.

Sizi şu sıralar, ekranlarda Doksanlar dizisi ile izliyoruz. Dizi teklifi nasıl geldi?

Şu ana kadar hep konuları benim üzerime olan projelerde oynadım. Doksanlar ise tam bir ekip işiydi. Sevgili Birol Güven ile ben, bu kış “Evlilik Okulu” diye bir proje gerçekleştirdik. İş bitince yurt dışına uçacaktım ama Birol Güven bana gitme Açelya dedi. O böyle deyince tamam dedim. Sonra Doksanlar diye bir dizi çekiyoruz. Burada böyle karakterler var sen hangisini oynamak istersin dedi. Bana çok hoş görülü ve anlayışlı davrandı. Ben de açık söylemek gerekirse Süheyla’yı görünce, ben bunu oynamak istiyorum dedim. Sen hep konusu senin üzerine olan projelerde yer aldın, birinci derece rollerde oynadın ama burada bir ekip işi var; var mısın, yok musun dedi. Bizim şimdiki yönetmenimiz Uğur Yağcıoğlu benim de 14 yıllık arkadaşım. Onunla daha önce üç farklı işte bir araya gelmiştik. Ben de düşündüm ve kararımı verdim. Uğur’u arayarak ben varım bu işte dedim. İyi ki de doğru bir karar vermişim. İyi ki egomu yenmişim ve hayatın bu rengini de tatmak istemişim. Çünkü Doksanlar hem kişisel gelişimimde hem de oyunculuk kariyerimde beni çok mutlu eden bir iş oldu. Ben birinci derece rolde oynayıp da iki bölüm sonra yayından kalkacak bir işte olmaktansa; ekip işinde olup yıllarca ekranda olmanın daha doğru olduğunu gördüm. Çok doğru bir karar vermişim.

Dizi hariç bir de reklam projeniz var. Markayla buluşmanız nasıl oldu?

Çocukluğumuzdan beri hayatımızda olan Pril markasının reklam yüzü oldum. Marka, yaptığı araştırmalarda var olan imajı, hedef kitlesi ve hedefleri ile örtüşen bir isim olarak öne çıktığım için benimle iletişim kurdu. Ben de önceden beri kullandığım ve çok sevdiğim bir marka olduğu için hemen kabul ettim. Bu benim için büyük bir onur. Reklam projelerinde yer almak bizim mesleğimizi yapan oyuncular ya da göz önünde olan diğer sanatçılar için farklı bir iştir. Yani reklam bize bir değer katar, biz de reklama bir değer katarız. Baktığınız zaman Pril bana çok değer katabilecek bir marka. O anlamda çok şanslı hissediyorum kendimi. İlginçtir, benim ilk reklamım da aynı markada oynamıştım. Ben, 1994 yılında ilk olarak bu marka ile reklam dünyasına girmiştim. O yıl, ben Pril’i keşfeden genç kızı oynuyordum. 41 yaşında bu kez hamarat hanımı oynuyorum ki bundan dolayı çok mutluyum. Markayla beraber, bu sene içinde, bir yemek kitabı oluşturma planımız da var.

Sinema mı? Dizi mi? Tiyatro mu?

Hepsinin bende farklı ve özel bir yeri olduğunu söyleyebilirim. Ancak mutlaka bir sıralama yapacak olursam sinema, dizi ve tiyatro diyebilirim.

Çok yoğun bir temponuz var. Fırsat bulduğunuz zaman kaçış noktalarınız nerelerdir?

Benim en önemli kaçış noktam ailem. Yoğun iş temposundan fırsat buldukça ailemle vakit geçiriyorum. Onlarla birlikte olmak bana tüm sorunlardan arındıran bir terapi gibi geliyor. Bu yüzden iş dışındaki tüm zamanımı eşime ve kızıma ayırıyorum.

İşiniz nedeniyle her zaman bakımlı olmak durumundasınız. Bakım ve güzellik sırlarınızdan bahseder misiniz?

Her şeyden önemlisi temiz olmak, sağlıklı yaşamak ve iyi düşünmek. Bunlara dikkat ettiğiniz zaman zaten gerisi de kendiliğinden geliyor.

Nefes Koçluğu sertifikanız var. Nefes egzersizleri eğitimize nasıl ve ne zaman başladınız?

Nefes egzersizleri eğitimine 2011 yılında başladım. Herkes doğru nefes almayı bilirse, doğru düşünür diye düşünüyorum.

Televizyon sektöründe olup da nasıl gözlerden uzak bir yaşantı sürüyorsunuz?

İsteyince oluyor. Ben oldum olası gece hayatından uzak durmuşumdur. Öte yandan magazinsel bir yönüm de yok. Mütevazı ve gözlerden uzak olmak hoşuma gidiyor. İşten arta kalan zamanları da ailemle birlikte geçirmeyi sevdiğim için doğal olarak bu sonuç ortaya çıkıyor.

Kızınız Alya… Anne olacağınızı öğrendiğiniz zaman neler hissettiniz?

Anne olmak mucizevi bir duygu… Allah isteyen herkese yaşatsın isterim. Seni var eden, aynı zamanda yok edendir diye bir laf var. Anne olmak aynı zamanda öyle bir şey… Sizi var ediyor, ama sizi de yok ediyor. Ben bu yok oluştan çok memnunum. Çünkü 36 yaşında bebek sahibi olduğum için hayatta her şeyi yaşadım. Ve yeniden doğdum Alya ile. Şu anda eşim ve çocuğumla başka bir hayatım var. Öyle bakıyorum hayata. Alya şu anda 4.5 yaşında.

Anne olduktan sonra yaşantınızda ne gibi değişiklikler oldu? Gelen teklifleri değerlendirirken hem eşinizi hem de kızınızı göz önünde bulunduruyor musunuz?

Anneliğin, hayatıma çok büyük artıları oldu, çok da eksileri oldu. Mesela setten geldiğimde önceleri stres atmak için bir arkadaşıma gidip kahve içerken şimdi koşa koşa Alya’nın yanına geliyorum. Daha çok onunla vakit geçiriyorum. Bazen gece 4.00’da setten gelsem ve ertesi gün tatil olsa bile yine Alya ile vakit geçirebilmek için sabah 9.00’da kalkıyorum. Ancak iş hayatıma Alya’nın hiçbir olumsuz etkisi olmadı. Artık onunla sete de gidiyoruz. Hatta Doksanlar’ın bir bölümünde o da oynadı.

Son olarak sizi gelecekte hangi projelerde görebileceğiz?

Hayranlarımla yeni sinema filmleri, diziler ve kuşak programlarında buluşacağım. Bu nedenle de oldukça heyecanlıyım. Kameranın önünde olarak insanlara ulaşmaktan büyük keyif alıyorum.

Röportaj: MAG

 

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>