RÖPORTAJ

Sedef Avcı-Kıvanç Kasabalı: Yeni Yıl Aşk Getirecek

Onlar sadece birbirlerine yakışan değil, birbirlerine iyi gelen ve bunu gerçekten anlatabilmeyi başarabilen özel bir çift…
 
   
 
 
     

Daha önceleri profesyonel olarak modellik yapan kişiler oyunculuk mesleğini seçmek istediklerinde bu şimdiki kadar kolay değildi. Yanılıyor muyum?

Doğru söylüyorsun bu kadar kolay değildi. Benim dönemimden gelenlerin çoğu bir anda başrol oynamadı. Küçük rollerle başladık içinde piştik biz. Kendini geliştirenler şimdi iyi yerlere geldiler.

Sedef Avcı denildiğinde akla hep duru, sade ve naif rollerin kadını gelir… Bunu kırmak için özel bir çaban olur mu? Yoksa seni bu şekil kabul etmiş ve benimsemiş olan izleyici kitlesini hayal kırıklığına uğratma riskini tercih etmez misin?


Bugüne kadar genelde hep bu tarz rollerde yer aldım. Hepsini çok sevdim ve hepsinin benim için çok özel yeri var. Ama artık farklı karakterlerle de yer almak istediğim doğru. Farklı bir karakterde beni görmek izleyiciyi hayal kırıklığına uğratır diye düşünmüyorum. Eğer hakkını verirsem eminim onu da severler.

Seni zorlayacak rollere ve oyunculuğun ile insanları şaşırtmak istediğin bir döneme hazır olduğunu düşünebilir miyiz?

Aynen böyle düşünebilirsin. Hem kendimi hem de izleyiciyi şaşırtmak isterim. Şu an bu yüzden oldukça heyecanlıyım. Ocak ayında başlayacak olan Abdullah Oğuz’un yönettiği yeni bir dizide konuk olarak böyle bir karakterle izleyicinin karşısına çıkacağım.

Genç yaşta hayatının aşkı ile tanışmak, onunla evlenmek ve en önemlisi de, böyle bir sektörün içinde bu ilişkiyi yürütebilmek, bana göre büyük bir başarı… Eğer hayatında Kıvanç gibi erkek olmasaydı, tek başına zorlanabileceğini hiç düşündün mü?

Evet, oldukça genç yaşta evlendim üstelik; “hayatta erken evlenmem” derken… Ama büyük konuşmamak gerekiyormuş. Çünkü, hayatında doğru kişiyi bulduğun zaman onunla hayatını birleştirmek istiyorsun. Biz bu konuda çok şanslıydık. Bizim evliliğimiz saygı, sevgi ve anlayış üzerine dayalı. Birbirimizin hayatını hiçbir zaman engellemedik. Belki de bu yüzden eskimedi ilişkimiz. Bu yüzden her zaman şanslı hissetmişimdir kendimi. “Kıvanç olmasaydı bu kadar erken evlenir miydin?” diye sorarsan cevabım tabii ki “hayır” olurdu.

Modellik mesleğini özlediğin oluyor mu? Çünkü, bugün gerçekleştirdiğimiz bu çekimlerde hala öyle güzel ve profesyonelsin ki açıkçası enerjin sanki biraz mesleğini özlemişsin hissi verdi bana…

Ben daha çok o dönemi özlüyorum aslında. Biz çok güzel bir gruptuk, beraber büyüdük sayılır. Düşünsenize sevdiğiniz arkadaşlarınızla hem eğleniyorsunuz hem de çalışıyorsunuz. Dünyayı gezip hem yeni tecrübeler ediniyorsunuz hem de hem de güzel vakit geçiriyorsunuz. O yüzden modellik yaptığım dönem benim için güzel anılarla ve arkadaşlıklarla dolu...

Oyuncu olarak senaryonun gücüne inandığın takdirde, hiç tereddüt etmeden sırf o projenin içinde yer almak için sana uygun olduğuna inandığın herhangi bir yan karakter rolü kabul eder misin? Yoksa başrol zorunluluğunun etkisini hisseder misin?


Kesinlikle kabul ederim. Benim öyle takıntılarım yok. Eğer bir rol beni heyecanlandırıyorsa ve bana yeni kapılar açacağını düşünüyorsam o karakterin başrol ya da yan rol olmasının hiç bir önemi yok.

Olgunluk dönemin olarak kabul ettiğimiz şu en doğru zamanında kendini farklı gördüğün ve farklı ifade ettiğin bir dönemde misin?

Aynen öyle. Özellikle de anne olduktan sonra böyle hissetmeye başladım. Hayata bakış açım, önceliklerim, kaygılarım her şey değişti. Artık kendimi büyümüş hissediyorum.

Bence kulvarında, şu an Türkiye’nin en yakışıklı ve hatta elle sayılabilecek kadar az olan Avrupalı model fiziğine sahip birkaç isimden birisin… Hem modellik hem de oyunculuk adına böyle bir fiziğe sahip iken kendini Türkiye sınırları içinde bırakman mesleki strateji açısından doğru muydu?


Öncelikle bu düşüncen için teşekkürler... Modellik yaptığım dönem ve daha sonrasını ayrı ayrı değerlendireceğim... Modelliğe başladığım zaman yurt dışı deneyimlerim oldu… Kendi çabalarım sonucu bazı kontaklar edindim ve Avrupa’nın birkaç ülkesindeki ajanslarla irtibata geçerek yurt dışına gittim… Defile ve katalog çekimleri gibi işlerde yer aldım… Fakat, oradaki pazar çok büyük olduğu için rekabet çok fazla... Zaman içinde karar verip ya buradaki işlere konsantre olmam gerekiyordu ya da Avrupa da bir maceraya çıkmam... Ben gelen işler doğrultusunda burayı tercih ettim... “Strateji doğru muydu?” sorusunun cevabını vermek zor, çünkü orada beni neler bekliyor hiç bilmiyorum... Tamamı ile bir macera olacaktı. Fakat burada kalıp işlere devam etmenin şimdiki hayatıma sebep olduğunu düşünüyorum... Oyunculuğa zaten modellikten geçiş yaptım... Yurt dışı macerasına çıkmış olsam belki de oyunculuğa başlamamış olurdum... Strateji olarak çok da yanlış bir durum görmüyorum o yüzden.

Sizin jenerasyon tabiri yerinde ise, kariyeri için bir hayli çaba sarf eden bir azınlık… Şimdi ise; her şey öyle kolay ki, sadece yakışıklı olduğu için, özellikle sezon da yaz dönemi olunca absürt komedinin başrol oyuncusu olmuş milyonlarca takipçisi olan bir star... Böyle çabasız gelen şöhreti yadırgadığın oluyor mu? Çabasız diyorum, çünkü oyunculuk adına şu an star görünen birçok yakışıklı genç jönü oyunculuk anlamında kötü buluyorum.

Yadırgadığımı söyleyemem çünkü piyasanın durumu bu... Dediğin gibi belki de son dönemde bir yerlere gelmek daha kolay ve çabuk olabiliyor. Bunda sosyal medyanın etkisi de fazlasıyla var… Tabii ki bu durum şimdiki jenerasyon için bir avantaj olabiliyor… Ama unutmamak lazım ki, burada asıl olan bunun uzun bir maraton olduğunu unutmamak... Piyasada işler çok hızlı tüketilebiliyor... Reyting sistemi içinde ilk projesiyle bir anda popülarite yaşayan kişi bir sonraki projede farklı bir durumla karşı karşıya kalabiliyor... Bir yerlere hızlı gelmek ne kadar hoş görünse de bence esas olay, o yerde nasıl devam edip nasıl bir çizgi ile kariyerine devam edeceğin... Ama senin de dediğin gibi bulunduğu yere çok hızlı gelip de pek hak etmediğini düşündüğüm kişiler yok diyemem.

Ekranda seni görmeyi özlemiştik ve nihayet “Bodrum Masalı”na dahil oldun… Bence çok da iyi oldu, çünkü diziye taze kan olarak en doğru isim olduğunu düşünüyorum. Oynadığın karakter, istediğin takdirde seni daha yukarıya çekebilecek bir karakter… Bunu özellikle mi tercih ettin?

En son 1 sene kadar önce bir projede yer almıştım, o yüzden çalışmayı özlemiştim ama her zaman insana aklına yatan bir proje gelmiyor... Bu anlamda Bodrum Masalı içime sinen bir proje oldu... Birkaç bölümüne denk gelip beğenerek izlemiştim. Teklif geldiğinde de çok fazla düşünmeden kabul ettim. Oynadığım karaktere gelince; benim için farklı bir karakter, o yüzden de dizi için bir yan hikaye çıkabilir diye düşünüyorum.

Çekimler için İstanbul’dan, en önemlisi ailenden uzaktasın, mutlaka Sedef ile bu uzaklığın dengelerini kurmuşsundur. “Mesafeler özlem ile perçinlenir, hatta iyi bile gelir” diyenlerden misin?

Evet şehir dışı isler kolay olmuyor, hele ki bir aile düzeniniz varsa… Bu benim ikinci şehir dışı işim, o yüzden önceden tecrübeliyiz ve haliyle ona göre organize oluyoruz… Dediğin gibi, bazen arada böyle işler olunca bu da özlem için etken oluyor.

Röportajımızın başında belirttiğim gibi hala müsait bir fiziğe sahipken, hatta şu an yaş aldıkça çok daha oturmuş hal almışken profesyonel olarak modelliğe devam etme düşüncen var mı? Yoksa kariyer olarak oyunculuğunun önüne başka bir şeyin geçmesini istemez misin?

Şu an modelliğe devam etmek istiyorum diyecek bir durum yok, çünkü zaten gelen bir iş olursa modellik yapabilirim diye düşünüyorum. Fakat, bu tamamen gelen talep doğrultusunda olabilecek bir durum ve bunu kabul etmem için de buna değer bir teklifin gelmesi gerekir.

Sana göre bir oyuncu olarak, reytingi düştüğü için yayından kaldırılan dizinin, ağırlıklı sorumluluğu kimlere aittir. Başrol oyuncularına mı? Senarist ya da yönetmene mi? Neden?

Aslında dizilerin reyting sonucu yayından kalkmasını bir tek sebebe bağlamak doğru olmaz… Sonuçta bu bir ekip işi… Senaryosundan oyuncusuna, yapımcısından kanalına kadar büyük bir emek harcanıyor... Tabii burada, hem iyi hem kötü anlamda faturanın en kolay kesildiği kişiler; oyuncular ya da işin senaryosu oluyor diye düşünüyorum..

Aşkın zamanla kabuk değiştirdiğine inanıyor musunuz?

Evet öyle olduğuna inanıyorum... Zamanla da böyle olmasının doğal olduğunu düşünüyorum... Buna; “aşkın yalın hali, i hali, e hali, de hali, den hali” diyebiliriz kısaca...

Birlikte çalışmanın avantajı, hatta var ise dezavantajı nedir?

Sedef: Birlikte çalışmak çok keyifli… Kısa süreli olarak beraber çalıştık daha önce de ama uzun süre nasıl olur bilemem. Aynı işi yapmak bizim için bir avantaj, çünkü oyunculuk çok keyifli ama aynı zamanda yorucu ve uzun saatlerinizi alan bir meslek. Çalışma sürelerinin uzunluğunu yanındakinin anlaması ve anlayış göstermesi çok önemli.

Kıvanç: Bu tarz çekimleri eşinizle yapmak kolay ve eğlenceli oluyor... O yüzden dezavantajı olduğunu düşünmüyorum, Profesyonellikte sizin için evli olmanın sınırı var mı? Bu sizi mesleki açıdan zaman zaman zorluyor mu?

Sedef: Bugüne kadar hiç zorlamadı. Dediğim gibi; ikimiz de ayni işi yaptığımız için, işin koşullarını ve işleyişini bildiğimiz için bizi zorlamadı. Bu, bizim için bir avantaj oldu her zaman.

Kıvanç: Tabii ki her şeyin bir sınırı var ama bunu iş ve evlilik diye kısıtlamak gerekir… Sonuçta bekar biri olsanız da çalışma anlamında sınırlarınız olabiliyor. Evli olunca da belki bazı durumlarda iki defa düşünmeniz gerekiyor, tek fark o.

Şu aralar popüler evli çiftlerin bir arada aynı projede yer almaları eleştiriliyor… Birlikte bir projede yer alsanız gerçek hayatınızın etkisinin, izleyici tarafından inandırıcılık anlamında sıkıntı yaratabileceği riskini nasıl yorumlarsınız?

Sedef: Doğrusunu istersen benim de genelde pek tercih ettiğim bir şey değildir bu… Ama şu an önümüzde o kadar güzel bir örnek var ki, bu konudaki düşüncelerim tamamen değişti. Normalde bırak evli bir çifti, daha önce partner olmuş kişilerin bile aynı projede yer almasını tercih etmiyorlardı, inandırıcılığını yitirir diye. Ama ben şu an Bergüzar ve Halit’i izlerken hiç böyle bir düşünceye kapılmıyorum. Ne evli olmaları ne de daha önce partner olmaları inandırıcılığını yitirmiyor ki bu, projenin başarısından da belli oluyor zaten. Bu durum, onların işlerinde ne kadar profesyonel olduklarının göstergesi bence...

Kıvanç: Teklif gelse kabul etmem gibi bir düşüncem yok ama çok da kolay olmadığını düşünüyorum... İnandırıcılık konusunun ise; kararı tabii ki izleyiciye kalmış... Öyle bir hikaye ve karakter yazılıp rolün de hakkı verilirse kimse sizi projede karı-koca olarak düşünmez bence.

Mutlaka evliliğinizde birbirinize tutunamadığınız zamanlarınız oluyordur… O zamanlarda size iyi gelen en önemli ilaç nedir?

Sedef: Böyle zamanlarda en iyi ilaç, sanırım karşındakini kendi haline bırakmak ve onu öyle kabul etmek.

Kıvanç: Dönemsel olarak böyle durumlar olduğu zaman, insanın o ortamdan uzaklaşıp kendini dinlemesi gerekir diye düşünenlerdenim... O yüzden de; evlilikte herkesin özel bir alanı olması gerektiği kanısındayım.

CAN annesine ve babasına ne kattı?


Sedef: Gereksiz bir sürü şeye kafamı takardım eskiden... Şu anda ise, bunlar gereksiz ve komik geliyor bana. Sakin olmayı ve sabırlı olmayı öğretti Can bana. Bir de hayatın çok hızlı geçtiğini...

Kıvanç: Neler katmadı ki... İlk başta tam bir aile olduğumuz hissini verdi… Onunla birlikte birçok konuya daha da duyarlı bakmaya başladım... Çocukla birlikte daha fazla sorumluluk hissiyatı geldi diyemem ama hayatın her anının değerini bu son 3 yılda daha net görmemi sağladı...

Birbirinizi çok uzun zamandır tanıyorsunuz, hatta ve hatta Sedef’in ilk aşkı eşi Kıvanç… Şu an uzun zamanların getirmiş olduğu alışkanlıkları da eklersek, artık aranızda değer verdiğiniz ve korumak zorunda olduğunuzu hissettiğiniz neler var?

Sedef: İyi giden bir evlilik için, sevgi ve hoşgörü en büyük erdem; korunması gereken en önemli şey ise, huzur bence.

Kıvanç: Benim için korunması gereken en önemli şey saygıdır... Sevgiyi söylememe gerek yok çünkü onsuz yapamayacağımı çok net biliyorum.

Eşin Kıvanç’ın en çok seni besleyen tavrı nedir?


Sedef: Sakin oluşu… Dışarıdan bakınca genelde beni sakin görürler ama aslında pek değilimdir; heyecanlı ve sabırsızımdır.
Eşin Sedef’in en çok seni besleyen tavrı nedir?

Kıvanç: İnandığı yolda tam gaz ilerleme azmi...

Her yeni yıl yaklaştığında içimizde gelecek yılın geçen yıldan daha iyi olacağı ümidi vardır… Yaklaşmak üzere olan 2017 yılı için içinizden gelenleri kısaca bizimle paylaşmanızı istiyorum...

Sedef: 2016 genelinde çok güzel bir yıl değildi. O yüzden yeni yılı bu sefer daha bir umutla bekliyorum. İçinde huzuru, hoşgörüyü ve barışı getirir umudundayım… Sanırım hepimizin buna ihtiyacı var.

Kıvanç: Daha iyi bir yıl diliyorum, çünkü 2016 hiç de iç açıcı geçmedi… Yeni yıldan sağlık, mutluluk, huzur ve barış içinde bir hayat dilerim.... En önemlisi; hayatı sevelim, birbirimizi sayalım ve daha medeni olalım.


Röportaj:MAG

 

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>