YAŞAMDA DEĞIŞMEYEN TEK ŞEY DEĞIŞIMDIR!
Mış mış...mış...mış...
Birileri benim fazla medyatik olduğumu düşünüyorlarmış. Sonra çok bilmiş tavırlar içerisinde olduğumu da...Ayrıca kendimi çok beğendiğimi de düşünüyorlarmış...mış mışta mış mış!
Önceliklle benim medyatik olmaya, ya da birşeyler bilmeye ya da kendimi beğenmeye hakkım yok mu? Medyatik olmam birilerini neden bu kadar rahatsız ediyor? Ya da birşeyleri biliyor olmam, bildiklerimi başkalarıyla paylaşma çabam! Bu arada kendimi de beğeniyorum çok doğru. Sizce beğenmemeli miyim?
Herkes o kadar kendiyle kavga ediyor ki dolayısıyla birilerinin kendini beğenmesi, birşeyleri sevmesi ya da yaşamdan zevk alması diğerlerini rahatsız ediyor. Oysaki herkes birbirine saldırıp ya da eleştireceğine yaşamı getirdiği ve götürdükleri sevse fena mı olur?
Geçtiğimiz günlerde Habertürk’te ‘Hülya Avşar Soruyor’ adlı programda, Hülya Avşar’ın konuğuydum. Avşar’ ve stüdyodakileri yanlış bir anlaşılma nedeniyle biraz bekletmişim. Oysaki Hülya Avşar’ın beni karşılama şekli ve uğurlama şekli şu an bu satırları yazmama sebep oldu. Öncelikle Hülya Hanım çok pozitif bir enerjiyle beni karşıladı ve uğurladı. Sonra programdaki tutumuda yine aynı şekilde pozitif ve güler yüzlüydü. Bugüne kadar katıldığım en keyifli sohbet programlarından bir tanesiydi. Avşar kızı bir başka program için beni yeniden davet etti. Çok yakın bir tarihte görüşmek üzere sözleştik. Program banttan yayınlandı. Ancak o gün programın canlı olduğunu düşündüğü için beni bir gün sonra telefonla arayan ünlü bir şarkıcı arkadaşım bana sitemkar bir ses tonuyla programa neden katıldığımı sordu. Ardından da Hülya Avşar hakkında ileri geri birçok söz söylemeye başladı. Tam o esnada arkadaşımı susturarak, ‘ben seninle aynı fikirde değilim’ dedim. O da bana ‘seni programına davet etti diye şimdi böyle mi oldu’ diyerek konuşmaya devam ediyordu ki telefonu ‘meşgulüm ve kapamak zorundayım’ diyerek kapattım.
Uzun yıllar Türkiye’de yaşamış olan Amerikalı bir profesöre bir gün ‘Türkiyedeki toplum ile Amerikadaki toplum arasındaki en büyük fark sizce nedir?’ diye sorduğumda bana çok ilginç bir cevap vermişti. ‘Biz Amerikalılar bende varsa onda da olsun derler, siz Türkler ise bende yoksa onda da olmasın derler’ dedi. Amerikalılar o kadar mahsum mudurlar? Orası tartışılır. Ancak bu söz sanırım telefonda Hülya Avşar’ın programına gittiğim için beni eleştiren arkadaşımın içinde bulunduğu durumu fazlasıyla açıklıyor.
Hülya Avşar geçen onca yılın ona kattıklarıyla bana göre boş bir yaşam sürmemiş. Kendini oldukça geliştirmiş. İnsanlarla ilişkileri ve iletişimi açısındanda birileri beğenmese de kendisine ‘bravo’ dedirtiyor. İnsanların değişebileceklerine ve gelişebileceklerine inanmayanların kendileride değişemez ve gelişemezler. Tıpkı uzun süredir gündemde olmayan telefondaki ünlü şarkıcı arkadaşım gibi...
Siz siz olun gelişim ve değişimlere kendinizi kapatmayın. Zira yaşamdaki tek değişmeyen gerçek değişim değil mi? Yoksa insan olmamızın ya da yaşamamızın ne anlamı var? Değişim kavramı yaşamda sosyal yanımızı besleyen en önemli kavramdır. Ayrıca bizleri geliştirende bir kavram. Birilerinin değişerek gelişebileceklerine inanmak bu kadar zor mu? Yaşam birilerini karalamak ve etrafa bu kadar negatif enerji yaymak için çok kısa diye düşünüyorum. Üstelik yaşama karşı ve sahip olamadıklarınıza karşı öfkenize harcadığınız enerjiyi olumlu düşünmeye ve davranmaya harcasanız daha çok gelişmez misiniz?
Değişim ve gelişimden uzak kalmamanız dileğiyle. Bu arada unutmadan benim fazla medyatik olduğumu düşününler belki ilgilenirler diye hatırlatmadan geçemeyeceğim. 9 Aralık Çarşamba günü TV8 ekranlarında Nükhet Duru’nun konuğu olacağım. Belki izlemek istersiniz. ( :) )
Hoşçakalın, mutlu kalın. Bu arada unutmayın her hoşçakal bir merhabadır aslında!
Çağatay Öztürk
oztuc@aol.com
ÇAĞATAY ÖZTÜRK
YAZARA E-POSTA GÖNDER