RÖPORTAJ

Vay Vay İkili İle Çok Özel

Şu sıralar sosyal medyanın en çok takip edilen çiftleri arasında yer alan Doğa Rutkay Kamal ve Kerimcan Kamal çifti...
 
   
 
 
     

Ankara’yı ve Ankaralı olmayı bir Ankaralı olarak sizden dinleyebilir miyiz?

Doğa Rutkay Kamal: Ankara benim için çok özel; bana doğru, dürüst ve samimi olmayı öğretti. Ankaralı olmak ayrıcalıktır. Ailem burada, öğretmenlerim burada. Hatta beni bugün izlemeye de geldiler sağ olsunlar. Hala ilkokul öğretmenlerimle görüşüyorum. Ankara, benim çocukluğum, gençliğim…

Siz de uzun yıllar habercilik kariyeriniz ile ilgili Ankara’da bulundunuz. Siz neler düşünüyorsunuz Ankara hakkında?


Kerimcan Kamal: Ben tabii Ankara’nın daha soğuk ve gri yüzü ile karşılaştım. Bana Doğa’ya geldiği kadar sıcak gelmez Ankara, benim için daha soğuktur.

“Güldür Güldür” ile izleyicileri kahkahaya boğuyorsunuz. Zor bir tempo hem “Her Şey Bu Masada” programı hem sahne.

Nasıl yetişiyorsunuz?


Doğa Rutkay Kamal: “Güldür Güldür” benim için yeri çok ayrı olan bir proje. Ekibimiz şahane her şeyden önce. Bazen çok yoruluyoruz ama bir taraftan çok eğleniyoruz. Sevdiğiniz işi yapınca da çok iş gibi görmüyorsunuz. “Güldür Güldür”de ekip değişirse ben de bırakırım ama şu an için öyle bir şey yok. Bir sezon daha izleyicilerimiz ile birlikte olacağız gibi duruyor. “Her şey Bu Masada” ise benim için ayrı bir tat. Çok kıymetli isimleri ağırlıyorum ve mutlulukla yapıyorum o yüzden de enerjim hep yüksek. Normalde de çok enerji doluyumdur.

KAFA dergisi ile her ay yazılarınız buluşuyor. “Güzel Kaybedenler” kitabı nasıl ortaya çıktı? KAFA dergisi ile yollarınız nasıl kesişti?

Kerimcan Kamal: “Güzel Kaybedenler” fikri yazılarımın derlemesi fikri ile ortaya çıktı. O konuda da Doğa hep destekçim oldu. Sosyal medyada yazılarımı yayınlayabileceğimi gördüm ve orada ilerlerken Doğa neden kitap yazmadığımı sordu? Doğan Kitap da bu çağrısını duymuş olacak ki sağ olsunlar Doğa ile iş birliği yaparak bu konuda baskı yaptılar ve sonuç “Güzel Kaybedenler”. KAFA Dergisi ile de yollarımız Metin Uca sayesinde kesişti. Metin Abi benim gazetecilik yıllarından beri çok sevdiğim, örnek aldığım, idolüm dediğim kişidir. Ailecek de sık sık görüşürüz. Metin Abi ile bir gün otururken KAFA’da yazmaya başlıyorum sen de yazsana dedi. Sonra, gazeteci dostum KAFA Dergi’sinin sahibi Candaş Tolga Işık ile yollarımız öyle kesişti. Yazıyoruz, çiziyoruz bir şeyler…

Tiyatrocu bir babanın kızı olarak siz de tiyatroya gönül verdiniz. Siz yeteneğinizi nasıl keşfettiniz? Tiyatro serüveniniz nasıl başladı?

Doğa Rutkay Kamal: Tiyatrocu bir babanın kızı olarak yeteneğimi keşfetmem çok uzun zaman almadı ancak çoğu insan bana “Rutkay Aziz’in kızı. Onun sayesinde bir yerlere geldi.” gözüyle baktı. Asla eleştirmedim, yargılamadım o insanları... Belki burada da böyle düşünenler vardır, saygı duyuyorum. Ben yıllarca bu durumu sorun haline getirdim aslında ama bu bir taraftan çok büyük sorumluluk... Rutkay Aziz’in kızıyım, herkes aynı lezzeti bulmak istiyor. Kendi içimde savaşırken sonra bununla savaşmadan barışmam gerektiğini gördüm. Ve evet “Ben Rutkay Aziz’in kızıyım. Bu bir avantaj. Neler öğrenebilirim bundan sonra?” dedim kendime. Tiyatro serüvenimin nasıl başladığını öğretmenlerime sormak lazım. Nasıl keşfettiniz beni? Çocukluğum sahnede geçti ve sahne benim için “kendim olduğum yer”...

Haberci kimliğiniz ile yıllarca sizi ekranda izledik. Bodrum Masalı dizisi ile de bambaşka bir Kerimcan Kamal ile tanıştık. Oyunculuk size kendinizi nasıl hissettirdi? Yeni projeleriniz olacak mı?


Kerimcan Kamal: Ben oyuncu değilim öncelikle bunu söylemeliyim. Senarist torpili ile girdim diziye. Nejat İşler’in Bodrum Masalı dizisine başladığı dönemde yanına bir karakter daha yazılmıştı. Dizinin senaristi Başar Başaran çok eski bir dostumdur. Telefon açtı ve “abi Nejat diziye başlıyor, yanına yazısı kuvvetli bir karakter yazıyoruz”. “Çok güzel” dedim. “Abi o sensin” dedi. Bodrum Masalı fikri böyle başladı. Doğa oyunculuk konusunda beni yönlendiriyor. İleride başka projeler olur mu, kısmet diyelim.

Sizi yeni sezonda bir dizide görecek miyiz?


Doğa Rutkay Kamal: Şu anda bir dizi projemiz yok. “Güldür Güldür” çok güzel gidiyor. Muhteşem bir ekip. Ekibimiz ile bir sezon daha ekranda olacağız.

En çok merak edilen sorulardan biri; Doğa Hanım neden şarkı söylemenizi istemiyor?

Kerimcan Kamal: Doğa’nın sesi çok güzel; belli etmiyor ama o daha güzel şarkı söylüyor. O evde hep şarkı söylerken “ona eşlik edebilir miyim acaba?” fikri ile çıktı bu durum.

Peki burada birlikte bir parça seslendirmenizi istesek. İkinizin de sesi çok güzel biliyoruz. İzleyicilerimize hatıra videosu olsa?
Doğa Rutkay: Yok hayır mümkün değil, çok teşekkür ederim ama ben şarkıcı değilim, o başka bir yetenek. İleride bir gün bir proje için, sebebi olan bir şey için söyleyebilirim ama bu kadar insanın önünde utanırım söyleyemem.

Festival tadında bir düğününüz oldu... Rahmetli Tarık Akan davul bile çalmıştı. Birbirinizle kollarınız nasıl kesişti?

Doğa Rutkay Kamal: Rahmetli Tarık Akan abim onu da buradan saygı ve sevgi ile anıyorum. Aslında yeni kesişmedi yollarımız. Çok uzun yıllar öncesinde dayanıyor tanışıklığımız. Sen anlat Kerimcan nasıl tanıştık?

Kerimcan Kamal: Televizyon programı yapmış olduğum dönemde uçakta İstanbul’a dönerken dergide Doğa’nın röportajını gördüm. Doğa bizde program yapsa ne iyi olur diye düşünürken tanıştık. Ama yollarımız yıllar sonra, yaklaşık 10 yıl sonra kesiştiğinde böyle bir ilişki oldu. O zaman programı evleniriz fikri ile teklif etmemiştim.

Sizin o şairane ruhunuzu biraz da Ankaralılar ile paylaşmak isteriz. Doğa Hanım’ı üç kelime ile anlatsanız nasıl anlatırdınız?

Onu üç kelimeye sığdıramam mümkün değil… Üç kelime ile tarif etmek zor ama çok şefkatli, vicdanlı ve cana yakın…

Siz Kerimcan Bey’i tarif etseniz üç kelime ile…

Doğa Rutkay Kamal: Özverili, saygılı ve empati yeteneği çok yüksek.

Çok yoğun bir temponuz var bu tempoda kendinize nasıl zaman ayırıyorsunuz? Nasıl bu kadar enerjik olabiliyorsunuz?
Ben kendimi bildim bileli hep böyle enerji doluydum, hiç duramazdım yerimde… Her zaman iyi ve pozitif enerjiye inandığım için ama bir taraftansa işimi çok sevdiğimden herhalde mutlulukla uyanıyorum ve öyle yaşıyorum.

“Bütün hır gürün içerisinde bir an olsun mutlu olmak için kahramanca savaşıyoruz.” Bu mutluluk savaşlarında sizi gülümseten şeyler neler?


Kerimcan Kamal: Doğa… Her şey bir yana ben bu hayatta her şeyden çok aileye önem veririm. Koşulsuz mutluluğun sırrı da benim için aile gibi geliyor.

Kerimcan Kamal’ın kitabında bahsettiği ve teşekkür ettiği gibi yol gösteren bir yönünüz var anladığımız kadarıyla. Hep böyle misinizdir? Arkadaşlarınıza ve ailenize rehberlik eden hep siz mi olursunuz?

Doğa Rutkay Kamal: Yol gösteren bir yönüm var mı bilmiyorum, bunu Kerimcan’a sormak gerekli. Sadece kendi gözlemlerimi paylaşırım ben ama o bunu öyle değerlendiriyorsa ne mutlu bana...

Rehberlik demişken sizin rehberliklerinizden bahsetmeden olmazdı. Üniversite yıllarında rehberlik ve metin yazarlığı yaptınız. Sonrasında da ekran maceranız başladı. Sizin gibi habercilere ihtiyacımız var neden devam etmediniz?

Kerimcan Kamal: Kekeme oldum çünkü… Almanca da lise eğitimim sırasında öğrendiğim şeyler arasındaydı. Bu vesile ile rehberlik ettiğim bir kafileyle İstanbul’un tarihini yerlerini gezerken bir satıcı çocuk kafileye musallat oldu. Çocukla konuşup uzaklaştırmaya çalışırken bir anda kalabalıklaştılar. Sonra bir baktım kekeme olmuşum. Tabii o gün ara vermek zorunda kaldım ama sonra devam ettim rehberlik hayatıma.

Kendinizi nasıl biri olarak tanımlarsınız? Sizi en çok ne sinirlendirir? En çok neden mutlu olursunuz?


Doğa Rutkay Kamal: Kendimi enerjisi yüksek biri olarak tanımlarım. Her zaman iyi bir insan olmaya çalıştım. En çok sinirlendiğim şey ise bekletilmek. Beklemeye tahammülüm yok. Ben çok erkenden hazırlandığım için beklemek benim için çok sinir bozucu oluyor. Bir de tabii saygısızlığı asla hoş göremiyorum.

Sahiden hep izlediğimiz gibi her an neşeli misinizdir? Sizi en çok sinirlendiren şey nedir?

Kerimcan Kamal: Çok net bir şekilde saygısızlığa asla tahammülüm yok. Bir tek kendime gösterilen saygısızlığa da değil, etrafımda gösterilen saygısızlığa da tahammül edemiyorum.

Belki çok kez karşınıza çıkan bir sorudur, ancak süper kahraman olmak isteseniz hangisi olurdunuz ya da yeni bir süper kahraman yaratılacak olsa ve o siz olsanız nasıl özellikleriniz olsun isterdiniz?


Doğa Rutkay Kamal: Herkese iyilik saçan biri olmak isterdim. Tinker Bell mesela…

Kerimcan Kamal: Superman fikri ilk başlarda kusursuzluk fikri ile ortaya çıktı. Sonraları bakıldı ki defolu olması gereken bazı noktalar var. Superman mesele asla defoları olmayan kusursuz imajı çizen bir süper kahraman o yüzden ben örümcek adam olmak isterdim herhalde. Neden derseniz; örümcek adam kendi kusurlarının farkında olan ve kendisi ile dalga geçebilen bir karakter.

Röportaj: Dilara Ertürk

 

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>